31 Ağustos 2012 Cuma

Sevginin Gücüyle Nasıl Çalışmalı - Sandra Ingerman


Sevginin Gücüyle Nasıl Çalışmalı 
Sandra Ingerman


Öğrettiğim Yeryüzü için Şifa uygulamaları dersleri sırasında mucizevi şifalanmaların parçası olduğunu öğrendiğim bir formülü paylaşıyorum. Formül şu: niyet + birlik + sevgi + uyum + konsantrasyon + odak + imajinasyon. Her öğe ile ilgili hikayeler ve örnekler veriyor ve Yeryüzü için Şifa: Kişisel ve Çevresel Toksinleri Nasıl Dönüştürmeli kitabımda hepsinin biraraya gelerek nasıl kişisel ve küresel şifalanma yarattığını anlatıyorum.  

Sevgiden bahsederken genellikle sevginin ne olduğunu anlatmak zorunda kalmayacağımı ümit ettiğimi söylerim. Şifalandıran, metotlar ve teknikler değil sevgidir.Sevg gücünün şifalanma ve dönüşüm yaratma gücü sınırsızdır. Sevgi mucizeler yaratır. 

Şimdi ortaya çıkan soru şu –sevginin ne olduğunu gerçekten anlıyor muyuz? Düşünüyorum ki hepimizin temel bir sevgi anlayışı var ve sevgiyi öğrenmek dünyaya gelmemizin nedenlerinden birisi. Tüm varlıklar sevilmek ve sevgiyi paylaşmak ister. Fakat egosu olan ve kendisini ilahi kaynaktan ayrı algılayan varlıklar olarak evrensel sevginin gerçek doğasını deneyimleyebilir miyiz?

Geçmiş ve şimdiki spiritüel öğretmenler mucizevi şifalanmalar gerçekleştirdikleri sırada gerçek sevginin içlerinden aktığı evrenin gücü ile  birlik hali içinde olmuşlardır. Evrensel sevgi anlaşılabilecek veya rasyonelize edilebilecek bir kavram değildir. Evrensel sevgi sınırları olmayan formsuz bir enerjidir.

Yaratma sürecine baktığımızda, yaradılışımıza ne kadar sevgi katıldığını deneyimleyebiliriz. Yaratıcı bizleri evrensel sevgiden yarattı.

Eğer kaynağın koşulsuz sevgisini gerçekten deneyimleyebilmiş ve bunun bizden akmasına izin verebilmiş olsaydık, bugün karşı karşıya olduğumuz hastalıklar ve güçlüklerle karşılaşır mıydık? Ve eğer sevgi gerçekten şifalandırıyorsa, rasyonel zihnimizi nasıl yoldan çekecek ve bu saf güce teslim olacağız? Bu sevgi bizim hücresel hafızamızda mevcut çünkü koşulsuz sevgiden yaratıldık. Evrensel sevgi koşulsuz ve aşkındır ve egosal anlayışımızın ötesindedir.    

Evrenden, Tanrı’dan, Tanrıça’dan, İlahi Olan’dan yardım istesek ne olur?  “Sevgine açılmama yardım ettiğin için teşekkür ederim” desek ne olur? Işıltılı bir varlıksal hale nasıl ulaşabileceğimizi anlamaya çalışmayı durdursak ve yalnızca buna açık olup sevgi deneyimi için şükranlarımızı sunsak ne olur?  

Eğer ışıltılı bir spiritüel hale ulaşmak için çok fazla çabalamış olduğunuzu hissediyorsanız belki de artık gerçek koşulsuz sevginin gücünü deneyimlemek için kendinizi açma ve teslim olma zamanı gelmiştir. Ve şifalandırmak için, yalnızca bu deneyimin içindeyken, içinden bu sevginin akabileceği bir kanal olabiliriz. 

Bahar gündönümüne yaklaştıkça, yeni ürünlerin ortaya çıkışını düşünmeye meyilliyiz. Hepimiz sevginin yeni ürünleri, çiçekleri, bitkileri, tomurcukları, sebzeleri vd. nasıl beslediğini biliyoruz. Hepimiz sevgiyle bakılan bir bahçenin diğerlerinden farkına şahit olduk. Bir bahçeye sevgi vermeye çalışıyor muyuz? Yoksa bu bir varoluş hali midir?  

Bir bebeğe sevgi vermek için çabalar mıyız? Bir aile üyesine veya hayat arkadaşımıza sevgi vermek için çabalar mıyız? Yoksa yalnızca gerçek sevgiyle bir varoluş haline mi gireriz?

Bütün bu soruları soruyorum çünkü gezegende bir hızlanma deneyimliyoruz gibi görünüyor. Ve şimdi gerçek sevginin gücünün içimizden akışını deneyimlememizin zamanıdır. Ancak bu rasyonel bir “eğitim” yolu ile öğrenilebilecek bir durum değil. Bu kuvvetin güzelliğini ve gücünü deneyimlemek için kutsallığın yardımına ihtiyacımız var.

Her güne şunu söylerek başlayın “İlahi güce, evrenin yaratıcı gücüne yaradılışımdaki sevgiyi deneyimine açılmama yardım ettiği için şükranlarımı sunuyorum”. Bunu hergün yapmaya devam edin. Küresel bir topluluk olarak buna hergün hep birlikte açıldıkça, sevgi her birimizden tekrar akarak dönüşüm ve şifalanma yaratacaktır.  

Dışarı çıkın ve yeryüzüyle bağlantınızı hissedin. Yaşam için sevgi enerjisinin zihinsel bir kavramdan tüm yaşamı, yeryüzünü ve elementleri besleyen gerçek bir enerjiye doğru evrilmesini deneyimleyin. Yere “SEVGİ” kelimesini yazın. Sevginizi yeryüzüyle paylaşın.
Bahar gündönümünde sabah kalktığınızda aynaya bakın ve yaydığınız ışığı, gözlerinizdeki parlaklığı fark edin. Kendinizi ışık saçarken algılamıyor bile olsanız, öyle olduğunuzu kabul edin. Algımız gerçekliğimizi yaratır. Işığınızı beslediğinizde sizden yayılır.

Birkaç derin nefes alın ve hem kendinize hem de yaşama olan sevginizi deneyimleyin. Kendinizi sevebildiğinizde sevginizi diğerleriyle paylaşabilirsiniz.

Ve bugün boyunca konuştuğunuz herkese gözlerinin nasıl ışıldadığını veya ne kadar aydınlık ve harika göründüklerini söyleyin. Kalbinizden nefes alın ve evrensel sevginin aracı olun. Bunları yaptığınızda neler olduğunu izleyin. Size garanti ederim ki, karşılaştığınız herşeydeki ışığı kabul ettiğiniz ve sevgiyi iletmeye istekli olduğunuz her yerde gülümsemelerden oluşan zincirleme bir reaksiyon başlatacaksınız.
Çeviri: Simin Uysal

İşaretlerle Nasıl Çalışmalı - Sandra Ingerman

Sandra Ingerman

 
Yerli geleneklerinde doğada bulunan herşeyin canlı ve bizimle etkileşim içinde olduğuna inanılır. Doğa her zaman bizimle iletişim halindedir ve bu sıklıkla işaretler ve yoralar göstermek şeklinde olur.

İşaret ve yoralarla çalışmak bize yaşamın akışıyla uyum halinde olduğumuzu gösterir. Fizik, birlik durumunu anlatmak için “birleşik alan” terimini kullanır. Yerli kültürlerinde kullanılan terim ise yaşam ağıdır.

Tek bir evrensel güce bağlıyız ve doğanın parçasıyız. “Yaşam ırmağı” ile birlikte aktığımızda evren bizleri sağlıklı ve bilgece kararlar almaya yönlendiren işaretler gösterir.  Bize verilen bu günlük mesajlara farkındalığımızı artırdıkça, bu işaretleri hem doğa hem de kentsel ortamlarda yürürken alırız. 

Yaşamınızda, bir sonraki adımınızla ilgili sorularınızı taşırken, eğer dikkat ederseniz evren size her zaman bir işaret vermekte. Ve spiritüel geleneklerde bu işaretlere yora da denilmektedir. Bu evrenin bize takip etmemiz için ekmek kırıntıları bırakması gibi bir his. Mantıklı anlayışımızın ötesindeki yollarla rehberlik almamız için yönlendiriliyoruz. 

Doğada yürüyüş yaparken, hatta işe giderken bile sorunuza cevap verebilecek özellikleri taşıyan bir hayvanın görüntüsüne rastlayabilirsiniz. Bulutlarda oluşan şekillerin metaforik yanıt oluşturduğunu farkedebilirsiniz.

Tamamen yabancı biriyle tanışıp sohbet ettiğiniz sırada kendinizi aklınızdaki soruya veya yaşadığınız soruna dair bir cevap alırken bulabilirsiniz.  

Bazen işaretler bir soru hakkında düşündüğünüz esnada radyoda çalınan bir şarkının sözlerinde size gelir. Yaşamınızdaki bir soruna odaklanmışken yanınızdan geçen bir otobüsün üzerindeki reklam panosu size ilham veya çözüm içeren sözcükler sunabilir.Bir kitabı karıştırırken ihtiyacınız olan ilhamı size veren mükemmel bir cümle veya bir paragrafla karşılaşabilirsiniz.   

Yoraların sorunuza bir cevap mı yoksa tesadüf mü olduğunu merak edebilirsiniz. Albert Einstein, bize tesadüfün Tanrı’nın tanımsız kalma yöntemi olduğunu hatırlatır. 

1980lerde kendimi zor zamanlar yaşarken buldum. Bir gün evrene dua ettim. “Lütfen bana izleyebileceğim açık işaretler yolla” dedim. 

O günden itibaren anladım ki, dikkat ettiğim sürece, yaşam bana sağlıklı seçimler yapmam için gerekli tüm yora ve işaretleri verir. Elbette ki işin anahtarı dinlemek ve farkında olmak.

Hepimizin yaşamlarımızdaki geçmiş olayları düşündüğünde işaretleri görmezden geldiğini farkettiği zamanlar olmuştur.  Aldığımız bilgiyi görmezden gelmeyi tercih etmiş veya verilen rehberliğin farkına varmamış olabiliriz. Çoğumuz uykuda ve dış uyaranların yarattığı transta yaşıyor. 

Bize gösterilen rehberlik ve yardımın farkına her zaman varamıyoruz. Bize verilen işaretlere uyanık değiliz. Zihinlerimiz çoğunlukla çok meşgul ve en yüksek hayrımız için evrenin bize gösterdiklerini farkedemeyecek kadar dikkati dağınık.

İşaret ve yoraları izlemeye başlamak için iyi yollardan biri doğada yürüyüş yapmak. Yürüyüşten önce rehberliğe ihtiyacınız olan bir soruyu düşünün. Yaşamınızı etkileyecek bir seçim yapmayı düşünüyor olabilirsiniz. Bu konu hakkında düşünün ve bir işaret almaya niyet edin.

Yürüdüğünüz esnada doğanın güzelliğinin zihninizi sessizleştirmesine izin verin. Yalnızca gözlemci olun. Derin nefesler alın. Size içgörü sağlayabilecek bulut oluşumları olup olmadığını farkedin.İşaret olabilecek özelliklere sahip bir hayvan, kuş, böcek, vs. görebilirsiniz. Hayal gücünüzü kullanın ve yalnızca dikkatli kalın.

Yaşamınızla ilgili bir değişiklik yapmaya karar verdiğinizde yürüyüş yapın ve onaylayıcı bir işaret isteyin. Yeni kararınıza odaklanmışken nereden geldiği belli olmayan bir esintinin çıkıp size “evet” diye fısıldadığını hissedebilirsiniz. Yaşamınızda değişiklik yaptığınızı hayal ettiğiniz sırada güzel bir kelebek gelip elinize konabilir. Gökyüzü bulıutlarla kararmışken, yapacağınız değişikliği düşündüğünüz sırada bulutların aralanıp güneşin parladığını görebilirsiniz. Yaşamınızda yapmayı düşündüğünüz değişiklikleri düşünürken yanından geçmekte olduğunuz ağacın yaprakları size onaylandığınız hissi veren şekilde hışırdayabilir. Bu şekilde çalışırken doğanın size verdiği cevaplarla ilgili sezgilerinize güvenmelisiniz.

Israrcı ve uygulama yapmaya istekli olun. İlk denemenizde doğayla bağlantınızı hissedemeyebilirsiniz. Niyetinizine tutunarak yürüyüşler yapmaya devam edin.

Evde, işte veya okulda sezgilerinizin sizi raftaki bir kitaba götürmesine izin verin. Bir sayfayı açın. Sayfayı okuyun ve önemli bir mesaja yönlendirilip yönlendirilmediğinize bakın.

Eski arkadaşlarınız veya yabancılarla eşzamanlı karşılaşmalarda edilen gelişigüzel sohbetlerin size bir şekilde ilham veren veya yardımcı olan, büyük bir bilgelik taşıyıp taşımadığını farkedin.         

Bunları giderek daha fazla yaptığınızda, yolunuzun sizin için aydınlatıldığını görecekseniz. Evrenin şifalanmamız, büyümemiz ve evrimimize nasıl katıldığına farkındalığımızı açtıkça yaşam da daha derin bir anlam kazanır.

Zehirli Düşünceleri Nasıl Şifalandırmalı - Sandra Ingerman


Zehirli Düşünceleri Nasıl Şifalandırmalı       
Sandra Ingerman 

Bir gece çok etkileyici bir rüya gördüm. Bir su sebilinin etrafında birlikte çalıştığım insanlarla beraber ayaktaydık. Sıcak bir şekilde sohbet ediyorduk ama bazı arkadaşlarımın diğerlerine görünmez/psişik “yumruklar” attıklarını farkettim.  Yumruk atılana “İyi misin?” ve atana da “Az önce yaptığın şeyi gördün mü?” diyordum. İnsanların kendi davranışlarıyla ilgili bilinçsizliği beni afallatmıştı. 

Rüyam, görünmeyen etkileşimlerimizin gücünü gösteriyordu. İnsanların davranışlarını gözlemlediğimizde düşmanlık görmeyebiliriz. Bizi dinleyen birinin yüzünde bir tebessüm görebiliriz. Ama görünmeyen düzeyde ne oluyor?  

Adına ruh dediğimiz – benim “derimizin altında kim olduğumuz” olarak adlandırdığım – görünmeyen bir boyutumuz var. Kendimizin bu parçasını göremiyoruz ama bedenimiz ve zihnimizle birlikte tüm varlığımızı oluşturuyor. Fiziksel dünyada diğerleriyle etkileşime girdiğimizde görünmeyen bir enerji alışverişi de meydana gelmekte.

Diğerlerinin davranışlarını anlatmak için kullandığımız bazı deyişler şöyle: 

Dayak yemiş gibi hissettim.

Düştüğünde tekme yedi.

Beni sırtımdan hançerledi.

Gözlerinden alevler fışkırıyordu.

Sözleri kurşun gibiydi.

Şiddet enerjisi görünmeyen, psişik düzeyde hareket eder ama hem fiziksel hem de duygusal sağlığımızı etkiler. Enerji hissedilebilir bir şeydir. Öfke veya korkuyla dolu bir çevrede yaşar veya çalışırken kendimizi hiçbir düzeyde iyi hissedemeyiz.

Tüm yerli kültürleri enerjiyi, mesela öfkeyi göndermek ile ifade etmek arasındaki farkı anlar. Biri öfkesini ifade ettiğinde, öfke hissinin varlığını kabul ediyordur ama bu öfke karşıdakine zarar verebilecek güce veya harekete sahip değildir. Yalnızca görünür düzeyde olanların varlığını kabul ettiğimiz kendi kültürümüzde ise, bu diğer farkındalık düzeyinin varlığını inkar ediyor ve verdiğimiz zararın farkında olmadan, düşüncelerimizi bilinçsizce “zehirli oklar” halinde gönderiyoruz.        

“Düşünceleri göndermek”  deyimini kullanıyoruz ama nasıl düşünceler gönderiyoruz?  Diğerlerine gönderdiğimiz düşünceler sevgi, şefkat, bağışlama ve sevecenlikle mi dolu? Yoksa nefret, öfke ve korkuyla mı?  

Duygulara sahip olmanın ve duyguları ifade etmenin insan olmanın bir parçası olduğunu anlamak önemli.Yapılan araştırmalardan biliyoruz ki ifade edilmeyen duygular hastalıklara neden olabilir. İnsanlar olarak, sevgi ve sevinçten korku veya öfkeye kadar çeşitli duygulara sahip olmak ve bunları ifade etmek hakkımız. Duygularımızı ifade etmek kendimizi canlı hissettirir.

Aynı zamanda, ne tip durumlar ve etkileşimlerin bizi tetiklediğine bakmamız da önemli. Tepkiyi durdurmalı ve duygularımız ve düşüncelerimizi ifade ederken aynı zamanda onları gezegen için şifalandırıcı olan pozitif enerjiye dönüştürmeyi öğrenmeliyiz. 


Spiritüel öğretiler hep dış dünyanın kendi içsel bilinç durumumuzun bir yansımasını olduğunu öğretegelmiştir. Çevre kirliliğine ve dünyanın bugünkü durumuna baktığımızda kendi iç dünyamızın durumunu görüyoruz. Eğer dünyayı değiştirmek istiyorsak kendimizi değiştirmeye odaklanmamız gerekiyor. Gönderdiğimiz düşünceler konusunda daha  bilinçli olmak da buna dahil.

Enerjiyi dönüştürmek için aşağıdaki bazı basit yöntemlerle çalışabilirsiniz: 

 NEFES ALIN: Nefes almak enerjiyi dönüştürmenin en basit yollarından bir tanesidir. Tepki halindeyken nefesiniz sığlaşır. Derin nefes alarak tepkisel durumunuzu doğal olarak dönüştürebilirsiniz.

 NİYET EDİN: Öfkeli/üzgün hissettiğinizde kendinize şunları söyleyin: “Şu anda ne hissettiğimi ifade etmem gerekiyor ve duygularımın enerjisinin sevgi ve ışığa dönüşmesini ve böylelikle dünyayı sevgiyle beslemeyi istiyorum”.

 DEĞERLİ BİR GÖRÜNTÜYÜ DÜŞÜNÜN: Duygularınızın enerjisi yaşayan tüm varlıklara ulaşır. Sizde güçlü duygular uyandıran biriyle karşı karşıya kalırsanız sevdiğiniz birşeyi düşünün ve onun görüntüsünü size meydan okuyan kişinin yüzüne yansıtın. Örneğin, bir kedi yavrusu, bir yavru köpek veya en sevdiğiniz çiçek. Sevdiğiniz şeye hangi düşünceleri göndermek istersiniz?

 SÖZCÜKLERİN GÜCÜNÜ KULLANIN: Spiritüel gelenekler sözcüklerin titreşim olduğunu ve kullandığımız sözcüklerin yaşamımızı etkilediğini öğretirler. Çocukken çoğumuz “abrakadabra” demişizdir. Bu aslında Aramice “Abrak ad habra”dır ve anlamı da “Konuşurken yaratacağım”. Gün boyunca sevginin enerjisini hatırlatacak sözcükleri kullanın. 

 ŞÜKREDİN: Neler için şükran duyduğunuzu düşünün. Şükretmek her zaman içinde bulunduğunuz bilinç durumunu dönüştürür.

 GÜÇ YANSITIN: Acı çekiyor olarak algıladığınız diğerlerine acımayın, bu onları yalnızca daha beter hale getirir. İnsanları ilahi ışıkları ve mükemmellikleri içinde gördüğünüzde onlara sorunlarıyla başetmek için gereken gücü vererek yardımcı olursunuz.
 DOĞAYLA BAĞLANTI KURUN: Su ıstırabınızı yıkar götürür. Yıkanırken negatif enerjinin sizden akarak ışığa dönüştüğünü imgeleyin. Rüzgarda dururken, onun bırakmanız gerekenleri taşıdığını ve ışığa dönüştürdüğünü hayal edin. Bir mum yakın ve ateşin yoğun duygularınızı dönüştürdüğünü hayal edin. Veya sorunlarınızı enerjilerinin sevgiye dönüşmesi niyetiyle toprağa gömün. 

 KENDİNİZİ IŞIKLA SARMALAYIN: Eğer birinin size enerjetik olarak saldırganca davrandığını hissederseniz, kendinizi çevreleyen koruyucu bir ışık hayal edin. Kimileri beyaz ışıkla çevrelendiğini düşünür. Ben kendimi şeffaf mavi bir yumurtanın içinde hayal ediyorum. Kendinizde işe yarayan bir rengi seçin. 

Çeviri: Simin Uysal

İçsel Özgürlüğü Nasıl Bulmalı - Sandra Ingerman

Sandra Ingerman

Tüm insanların çeşitli temel gereksinimleri vardır. Hepimiz sevildiğimizi hissetmeye gereksinim duyarız. Sevilme arzusu yaşamımızın her alanındaki davranışlarımızları yönlendirebilir.

İnsanların elde etmek için çabaladığı diğer bir gereksinim ise özgürlüktür. Bir düzeyde çeşitli acı verici bilinç hallerinden özgürleşmeye çalışırız. Korkudan özgürleşmek ister ve güvende hissetmek için birçok strateji geliştiririz. Bunun aldatıcı tarafı ise kendini kutsallıktan ayrı olarak hisseden tarafımızın asla güvende hissedemeyecek olmasıdır. Ve güvenlik sağlamayı amaçlayan tüm yollar genellikle daha fazla acı ve keder yaratır.

Yeryüzü için Şifa kitabımda Naziler tarafından işkence görürken yaralarını iyileştirmeyi başaran Jack Schwarz hakkında yazmıştım.  Onu incitmenin hiçbir yolu kalmayacak şekilde evrenle birlik haline ulaşmayı başarmıştı. Jack Schwarz bu haldeyken korkuyu hisseden egosal bir halde olamazdı. Böyle bir mucizevi eylemin gerçekleşmesi için tam bir birlik hali gerekiyordu.      

Spiritüel bir yolda olan çoğumuz tanrısal ve ayrılık halleri arasında gidip geliyoruz. Zihnimiz devreye girip bize nelerden korkmamız gerektiğini söylüyor. Sonra ruhumuz, ki tanrısaldır, gelip korkunun bir yanılsama olduğunu çünkü ruh olarak incitilemeyeceğimizi veya ölemeyeceğimizi söylüyor. İkisi arasında dalgalanıyoruz. Gerçek özgürlüğe bu dalgalanmadan serbest kalabildiğimizde kavuşuruz. Bizim için anahtar, birlik halini derinliğine deneyimleyebileceğimiz  ve devam ettirmek için tutku hissedebildiğimiz spiritüel uygulamaları seçmektir.  Bu elbette devam eden bir süreçtir.   

Anahtar dengeyi bulmaktır çünkü ayrılık halini deneyimleyen egolara sahibiz. Yine de ruhsal ışığımızı ve birliğimizi deneyimledikçe herşey mümkün.

Özgürlüğe giden yolculuğumuza devam etmek için egosal arzularımızı içimizdeki ilahi olana teslim etmeliyiz. “Yolculuğumuza devam etmek” sözlerini kullanıyorum zira farkında olsak da olmasak da bu yolculuktayız.  Spiritüel bir yolda yürümek özgürlüğe doğru yürümektir. Gerçek özgürlük içimizde yaşar.

Ruhumuzun yolculuğunun bizim için neler hazırladığını her zaman bilmeyiz. Fakat kaderlerimizi kontrol etmeye çalışırken keşfedemediğimiz birçok fırsat mevcut. Kaderimizi ilahi ışığımıza teslim etmek bizi her düzeyde gerçek sevinç, refah ve sağlık yaratacak şeyleri gerçekleştirmeye götürür.  

Hepimiz bir inisiyasyondan geçiyoruz. Gezegen bir inisiyasyondan geçiyor ve kendimizi bütünden ayıramayız. İnisiyasyon bizi geçmişten alarak yaşamımızda daha önce deneyimlemediğimiz yeni bir yere getiren bir deneyimdir.

İnisiyasyonlar bizden yeni düşünme biçimleri keşfetmemizi ve daha önce denememiş olduğumuz seçimleri yapmamızı talep eder. Geçmişte kullandıklarımız artık işe yaramayacaktır. 

Yıllardır dinsel, ruhsal veya ticari kuruluşların ellerindeki ve üzerimizde olan gücü sürdürmede zorlanmaya başladığını seyrediyoruz. Kurumlar bizlere yaşamlarımızı nasıl yaşamamız ve sorunları nasıl çözmemiz gerektiğine dair “el kitapları” verir.  
Günümüzde kurumların bu kadar zorlanmalarının bir nedeni yaşamda nasıl işlem yapılacağını anlatan “el kitaplarının” miadını doldurmuş olmasıdır. Gerçek “el kitapları” ve “kullanma kılavuzları” indirilmiş olarak içimizde.   

Spiritüel yolların amacı bizi kendi ilahiliğimiz ve yaratıcı dehamızla bağlantıya geçirmektir. Hepimiz aynı yaratıcı potansiyele sahibiz. Yalnızca bazı insanların cevaplara sahip olduğunu düşünmek bizi sağlıklı bir gezegen yaratmaya götürmez. Elbette ki kendimize özgü yeteneklerimizi ifade ederken çeşitli düzeylerde çeşitli cevaplar üretiriz. Bir elmasın değişik yüzlerinin bir araya gelerek parlak ışıklar saçması gibi hepimiz ilahiliğin çeşitli özelliklerini gösteriyoruz. 

Kaderlerimizi içimizdeki ilahiliğe teslim etmeye başladığımızda yaşamımızda yeni bir yol oluşturmaya başlarız. Dünyaya getirdiğimiz kendimize özgü olan gerçek armağanlarımızı, yeteneklerimizi ve güçlerimizi gerçekten onurlandırdığımız zaman küresel topluluğumuza da güç katmış oluruz. Spiritüel araçlarımızla çalışmaya devam ettiğimiz sürece daha fazla özgürlük hissine doğru ilerleriz.  

Şu anda bize gereken şey kendiliğindenlik ile hareket etmeye başlamaktır. Yaşamın bize getirdiklerini izlersek, enerjinin yaşamlarımızda ouşturdukları beklenmediktir. Ego beklenmeyenden korkar. Beklenmeyenin enerjisini kendiliğindenlik ve merakla karşılayan ise ruhumuzdur.

Bu ay sizden yaratıcının veya evrenin yaratıcı güçlerinin sahip olduğu niteliklerden sizde olmasını istediklerinizi listelemenizi isteyeceğim. En az bir nitelik seçerek bunu yaşamınızda ve dünyada ortaya koymanın çeşitli yollarını bulun.

Kendi problem çözme yolunuzu ortaya koyun. Eğer danışanlarınız varsa, içinize dönün ve daha önce denememiş olduğunuz bir çalışma yolu sorun. Kendi yaşamınızda bir güçlükle karşı karşıyaysanız, içinize dönün ve yaşamın size büyüme fırsatı olarak sunduğu bu güçlükle başetmenin tamamen yeni bir yolunu sorun.

Eski “yaşam el kitaplarını” ve “kullanma kılavuzlarını” atın. Onlar sizi şu anda bulunduğunuz yere getiren sağlam temeller sağladılar ve son derece yararlı oldular. Yeni talimatlar için içinize doğru uzanın. Size gösterilenle huşu içinde kalacaksınız. Yeni gördüğünüz, egosal zihninizin asla üretemeyeceği yeni bir yaşam, sevinç ve her düzeyde sağlık ve bereketin sözünü taşıyor.