26 Aralık 2013 Perşembe

RÜYA GÖRMEK HATIRLAMAKTIR

Simin Uysal

Bir eğitim için Aralık ayının başında yurtdışındaydım. Dönüşten önceki gece gördüğüm rüyada İstanbul'da havaalanındaydım. Birkaç metre önümden bir tekerlekli sandalyeyi iterek uçağa doğru giden görevlinin arkasından koşarak uçağa kalkmadan son anda yetiştim. Merak ve biraz da endişe duyarak uyandım. Ertesi sabah yola çıkacaktım, İstanbul'da aktarmam vardı ve evdeki bir durum nedeniyle de o aktarmayı kaçırmamam gerekiyordu. Rüyayı yanımda bir "seyahat önerisi" olarak taşımaya karar verdim. 

Havaalanına vardığımda her şey normal görünüyordu. Çantamı teslim edip pasaport kontrolüne yöneldiğimde ise pek de yolunda gitmeyen birşeyler olduğu ortaya çıktı. Pasaport kontrolü sırası en az 500 metreydi. Ne olduğunu yolcular olarak çözemediğimiz bir krizin yaşandığı ortadaydı. O kuyrukta yaklaşık bir saat geçirdim. Pek endişeli değildim zira herkes oradaydı ve uçağın da bizi bırakıp gidecek hali yoktu. Bu sorun yüzünden uçak bir saat kadar geç kalktı ve beklendiği gibi geç de indi. Saat 17:30 Ankara uçağına yetişmem gerekirken, İstanbul'a saat 16:40'da inmişti ve daha uçaktan inilecek, bir de pasaport kontrolünden geçilip iç hatlara yürünecekti. O uçağa yetişmem şarttı ama durum pek de ümit verici değildi. İç hat bağlantılı uçuşlarına bir saatten az zaman olanların yönlendirildiği pasaport kontrol noktasına koşarak vardığımda yine bir sırayla karşılaştım. Pasaportu kontrol için uzattığımda saat 17:00 idi ve uçağa yetişme ümitlerim de tükenmişti. O sırada hemen yanımdan geçen görevlinin bir tekerlekli sandalyeyi iterek iç hatlara doğru yürüdüğünü farkettim. Başka zaman olsa bu aşamada uğraşmaktan vazgeçerdim ama rüya mesajı aklımdaydı. Koşarsan yetişebilirsin!

En son ne zaman öyle koştuğumu hatırlamıyorum ama uçağa kapılar kapanmadan son anda yetiştim. Eve de gerektiği gibi zamanında vardım.

Rüyalarımızda geleceğimizde yatan zorluk ve fırsatların provalarını yaşarız. Kimi şamanik kültürlerde geleceğimizde yatan olası olayların tümünü rüyalarımızda gördüğümüze inanılır. Rüyalarımızda gördüklerimizi kaydedip "bunun gelecekte gerçekleşmesi mümkün mü?" sorusunu daima sormak benim için de sıklıkla yararlı olur. Ve anladığım şu ki, geleceğe dair gördüğümüz şeyler olasılıklar. Bir diğeri de küçük ya da büyük, önemli ya da önemsiz olayları görebildiğimiz. Yani, geleceğe dair gördüğümüz her şey öyle çok büyük ya da önemli olaylara dair olacak diye bir şart yok. Gündelik hayata dair pek çok olasılığı görebiliyoruz. Bu uçağa yetişme rüyasını da onlardan biri olarak düşünüyorum. Sonuçta o uçağı kaçırmak benim için hayati bir konu değilse de son derece faydalı bir seyahat önerisi olduğu ortada. 

Bir de aklıma şamanların rüyaları daha birebir ve uyanık yaşamı daha sembolik ele alışları geliyor. Bu olayda da, uçağa yetişme ümidimi tam kaybetmişken önümde tekerlekli sandalye ile yürüyen görevliyi görmek benim için, rüyanın "yetişmek istiyorsan koş" sembolü oldu. 

Rüya görmek hatırlamaktır. Rüyalarımızın bazen geleceğimizden getirdiğimiz anıları, bazen gerçekliğin değiştirilebilir olduğunu, önümüzde uzananın engeller değil de sonsuz olasılıklar olduğunu ve en önemlisi de neden burada olduğumuzu hatırlamak için en otantik yol olabileceğini hissediyorum.            

3 Aralık 2013 Salı

Dönüşüm Haberleri Aralık 2013

Sandra Ingerman          

2013’ün sonuna geldiğimize inanmak zor. Pek çoğu için bu yıl zorlu geçti.  Ve hepimizin değişimi ve geçişlerin nasıl üstel düzeyde gerçekleştiğini hissettiğimize inanıyorum. 

Yakın zamandaki fırtınalar yaşamı ve tabiatı harap etti. Yaralanan ve evlerinden olan herkesi sevgiyle kucaklıyoruz. Filipinler’deki insanları dualarımızda ve yüreklerimizde anıyoruz. Başka fırtınalar, yaşam kayıpları ve yıkım olayları da gerçekleşti. Her şeyi ışık içinde tutmaya devam ediyoruz. 

Geçen ay, ruhsal bir yolda olmak ve ego yerine ruh tarafından rehberlik edilmeye izin vermeniz hakkında yazmıştım.

Bu ay, içinde bulunduğumuz değişim zamanlarında sizi güçlendirmeye yardımcı olacak bazı uygulamaları özetlemek istiyorum. Dünyada olan olaylar nedeniyle son derece bunalmış ve bu nedenle nereden başlayacağını bilemeyen veya hatırlayamayan pek çok kişiyle iletişim halindeyim. Umuyorum ki bu ayki yazım hepinize yeniden ilham vermeye yardımcı olur.

 Yardımcı ruhlarımın hepinize tavsiyesi  spiritüel uygulamalarınızı derinleştirmeniz. Zengin ve verimli bir içsel dünya yaratmanız, yaşamın getirdiği olaylarda size yardımcı olacaktır.

Geçen ay, öğrencilerim ve danışanlarımdan transfigürasyon uygulamasının onlarda nasıl şifa yarattığına dair pek çok öykü dinledim.

Dönüşüm Haberlerinin  yeni okuyucuları için, transfigürasyon uygulaması içimize, derimizin altında kim olduğumuza yolculuk yaparak ilahi ışığımızı deneyimlemek ve bu ışığı bedenimize ve dünyaya yaymaktır. 

Bir savaş gazisi, yaptığı düzenli transfigürasyon uygulamasının, sahip olduğu Travma Sonrası Stres Sendromunu iyileştirdiğini haber verdi. 

Düzenli olarak yapılan transfigürasyon uygulamasının bazı öğrencilerimde nasıl mucizevi fiziksel şifalanmalar yarattığına dair pek çok haber alıyorum.  

Bazı insanlardan, günlük olarak ilahi ışıklarını deneyimleme uygulamasının yaşamlarındaki çok zorlayıcı olaylarla başa çıkmada nasıl yardımcı olduğuna dair mektuplar alıyorum.   

Diğerlerinden de, hastalanan veya bir felaket yaşamış olanlara tanıklık ederken veya onlar için alanı tutarken yaptıkları transfigürasyon uygulamasının topraklanmış ve merkezinde kalmaya  yardımcı olduğuna dair mesajlar aldım.

Ve ne yazık ki yakın zamanda kaybettiğim çok yakın arkadaşlarım ve öğrencilerim oldu. İlahi ışıklarını deneyimleme uygulamasını artırdıkça kolay ve zarif şekilde öldüler.

Bu uygulama kendimizi güçlendirmek için çok güçlü bir yol. Kendi ilahiliğimizi ve kusursuzluğumuzu deneyimledikçe, hücrelerimizin birbiriyle iletişim kurabilecekleri  ve doğuştan getirdiğimiz kendi kendimizi şifalandırma bilgisini ortaya çıkarabilecekleri bir durum yaratırız.

Transfigüre olur ve ayrılık yerine birlik halini deneyimlerken, içimizde yaşam nehrinin hem sakin hem de dalgalı sularında seyredebileceğimiz sakin ve merkezli bir yeri bulabiliriz.

Sizleri her gün zaman ayırarak kendi içinize dönmeniz için teşvik etmek isterim. Genişletici bir müzik çalın ve bilincinizin birlik durumuna genişlemesine izin verin. İçinizie yolculuk edin ve içsel ışığınızı deneyimleyin. Niyetiniz görünenin ötesinde kim olduğunuzu deneyimlemek. Rasyonel zihniniz ve bedeninizin ötesinde kim olduğunuzu deneyimleyin. Siz ruhsal bir varlıksınız.

Işığınızı gece göğünde ışık saçan bir yıldız gibi deneyimleyin. İçinizdeki yıldız ışığını bulun. 

Transfigürasyon uygulamasında kendinize, başkasına ya da dünyaya ışık göndermeye çabalamazsınız. Aynı gece göğündeki yıldız gibi çabasızca, ışığın nereye gitmesi gerektiğine dair niyetlenmeden yaparsınız. Bir yıldız, ışığını nereye göndereceğine karar vermez. Yalnızca ışır.

Bu durum sizin için şifalandırıcı ve canlandırıcı bir ışınım yaratır. Gözleriniz yine ışıldayacaktır.

Dünyayı ruhun gözlerinden deneyimlediğinizde ve dünyaya ışık yaydığınızda, Ruhun sevgisi ve ışığı karanlığın perdesini kaldırır ve tüm yaşamı besler. Daha fazla transfigürasyon yaptığınızda ruhun gözleriyle görmeniz de kolaylaşır. Eğer uygulamanız düzensizse spiritüel akış yaratmak da zorlaşır. Kendinizi ego ve ruh arasında gidip gelirken bulursunuz ve bu da yaşamı ve dünyayı algılarken bir parçalanmışlık duygusu yaratır

Spiritüel bir hali deneyimlemek algımızı değiştirir. Ve algımız değişimi gerçekliğimizi değiştirir. 

Zihinlerimizin yalnızca olumsuzlukları ve güçlükleri görme eğilimini değiştirmek için eğitmeliyiz. Dünyayı ilahiliğimizden algıladığımız zaman, tüm zorluklar ve büyüme deneyimlerine rağmen zenginliği algılamayı öğrenmeye başlarız. 

Hayat karanlık ve acı dolu göründüğünde, çekilen acıyı güzelliğe dönüştüren verimli başka bir düzey mevcuttur. Güzelliğe odaklandığınız zaman algınız değişir. Algınız değiştiğinde yaşamınız da değişir. Algıyı değiştirmenin bir yolu da çocukluğunuzda hayata dair hissettiğiniz hayranlık ve merak durumuna geri dönmektir. 

Çocukluğunuzda herşeyin ne denli yeni ve canlı göründüğünü hatırlayın. Bu size hayatın sunduğu güzellikleri deneyimlemede yardımcı olacaktır. Bunu yaparak, hayatın size getirdiklerine karşı tutumunuzun da değiştiğini farkedebilirsiniz.

Hayatın size getirdiği herşeye tepki vermeyi durdurmak için tutumunuzu iyileştirmeye devam etmeniz gerekli. Bunu da, dışarıdaki dünyada ne olursa olsun yaşamın güzelliğini deneyimlemek için perdeleri kaldırarak yapabilirsiniz.

Bunu yaparak, yaşamınız için sevgi, takdir ve şükran durumuna geçersiniz. Bu da daima içsel ve dışsal bir dönüşüme götürür.

Dışımızdaki dünyada olanlar kendimizi boğulmuş hissetmemize neden olabiliyor. İçinize dönün ve kişisel çalışmanızı yapın. Bu, Yeryüzü ve tüm canlı varlıklara yardım etmek için içinizden yapmak  gelen eylem her ne ise ona eklenebilir. 

Gezegendeki değişimin yoğunluğu gerçekten de bizi kişisel çalışmamızı yapmaya zorluyor.

Aşağıda yıllardır yapmakta olduğumuz son derece basit uygulamaların bir özeti var.

Kendinize yaptığınız şeyi durdurup “Şu anda ne düşünüyorum?” sorusunu sormayı hatırlatmak için, cebinizde bir taş taşıyın ya da başka bir yol bulun.  Arzulanan sonuçlardan bizi uzaklaştıracak negatif düşünce zincirini durdurmayı öğrenmeyi istersiniz.

Çevrenizde doğa görüntüleri ve sizin için değerli olan varlıkların fotoğrafları bulundurun. Kedi, köpek yavruları, yavru hayvanlar, okyanus, nehir, çiçek, kaya, vs. fotoğraflarını yanınızda taşıyabilirsiniz.  Dünyaya gönderdiğiniz her enerji aynı zamanda sizin için değerli olan tüm yaşam formlarına da ulaşır. Çünkü hepimiz bir yaşam ağına bağlıyız.

Negatif düşüncelerinizi kuşların sesi ya da çocukların kahkahaları gibi güzel seslerle de değiştirebilirsiniz.

Umut, sevgi, ışık gibi ilham verici sözcükleri yazabilir ve bunlara bakabilirsiniz. Bu sözcüklere baktığınızda içinde bulunduğunuz durum değişecektir. 

Aynı amaçla yanınızda ilham verici cümleler de taşıyabilirsiniz.

Şükran duyduğunuz bir şeyi düşünün. İlk defa dondurma tattığınız veya ilk defa kar gördüğünüz zaman gibi, hayata dair sevdiğiniz şeyleri anımsayın.

Dikkatli olmamız ve gün içindeki düşünce döngülerimizi gözlemlememiz önemli. Zira negatif ve sabote edici düşüncelerimizi, bizi arzulanan sonuca götürecek düşüncelerle değiştirmeyi öğrenmemiz gerekiyor.  

Düşüncelerimiz sözcüklerden meydana gelir. Ve sözcükler birer tohumdur. Konuştuğumuz zaman, bakıldığında derinlere kök salacak ve güçlü bitkilere dönüşecek olan tohumlar ekeriz. İçsel bahçenizde ve bu yeryüzü bahçesinde hangi tohumların büyüyüp güçlenmelerini istersiniz? Beslediğiniz şeyin büyüdürğünü hatırlayın. Aramice bir ifade olan Abraq ad Habra’nın (abrakadabra)  “Konuştukça yaratacağım” anlamına geldiğini anımsayın. 

Algımızı değiştirmeye, şükran dolu bir hayat yaşamaya, kullandığımız sözcükler ve düşüncelerde özenli olmaya ek olarak, imajinasyonumuzla hem yaşadığımız hayatı hem de dünyayı düşleyerek var ettiğimizi hatırlamalıyız.

Hepimiz imajinasyonlarımızı odaklayarak, yaşamayı arzu ettiğimiz hayatı ve dünyayı  tahayyül etmeliyiz. Bunu yapmak, tüm duyularımızı kullanarak bu düşün içine girmeyi ve sanki şu an gerçekmiş gibi yaşamayı gerektirir. 

Sürekli hayal kuruyoruz. İmajinasyonumuzu, imajinasyonumuzu kullanarak var ettiğimiz kaos yerine yaratmak istediğimiz şeyler için odaklama zamanı geldi.  Ve aynı zamanda ruhun ve evrimin bizi nereye doğru götürmekte olduğunu da bilmiyoruz. Buradaki paradoks düşleme/rüya görme çalışmamızı  yaparken sonuca teslim olmak.

Kendinizi diğerlerine ve hayata tepki gösterirken bulduğunuzda, duygularınızı ifade ettiğinizden ve aynı zamanda da duygularınızın ardındaki enerjiyi sevgi  ve ışığa dönüştürdüğünüzden emin olun. İfade edin, göndermeyin. Bu yolla, nefret, acı ve ayrılık yerine sevgi enerjisini beslemeye devam ederiz.

Ve lütfen dışarı çıkıp elinizden geldiğinde doğayla yeniden bağlantı kurun. Kentsel ya da kırsal alanda yaşıyor olmanızın bir önemi yok. Yeryüzü canlı ve bir ruhu var. Bu gezegen üzerinde varolan herşey canlı ve bir ruhu var. Her şeyin içinde yaşayan ruh ile yeniden bağlantı kurmamızın zamanı geldi – bu da canlı olan herşey anlamına geliyor. 

Yeryüzünün kalp atışıyla bağlantı kurun. Her gün, yaşamınız ve size büyümeniz için gereken her şeyi sağlayan toprak, su, hava ve güneşe şükranlarınızı sunun.

Yukarıda yazmış olduğum uygulamaları yıllardır beraberce yapıyoruz. Yeryüzü için Şifa, Toksik Düşünceleri Nasıl Şifalandırmalı ve Şaman’ın Alet Çantası (eski adıyla Değişen Zamanlarda Nasıl Büyümeli adlı kitaplarımda da bunları yazdım.

Kış gündönümünü kutlamaya yaklaşırken, kutlama zamanının ticari yönünden uzak durmamız önemli. Geçtiğimiz bültenlerde, iş yerinde, evde ya da topluluğunuzda bir dua/dilek ağacı yaratmaktan bahsetmiştim. 

Yaşadığımız zamanlar, bizleri topluluklarımızı güçlendirmeye davet ediyor. Zira zorluklar meydana geldiğinde güçlü bir toplulukta yaşıyor olmak iyidir. İnsanların biraraya gelerek ortak bahçeler yarattıklarını görüyoruz. Afet dönemlerinde, topluluklar biraraya gelerek birbirlerine ev ve iş yerlerini yeniden yapmada yardımcı olmuşlardır.

Topluluğumuzu spiritüel uygulamalarla tanıştırabiliriz. Michigan Üniversitesi Bütünsel Tıp Bölümü ile birlikte yürüttüğüm Yeryüzü için Şifa Kardiyoloji Çalışmasını yürüttüğüm sırada grubum çalışmadan olumlu olarak etkilenmişti. Grupla beraber geçirdiğimiz zamanı tekrar düşündüğümde, gruptakilerin yarattığımız sevgiden ne denli etkilendiklerini hatırlıyorum. Herkes, her bir diğerinin onunle ve iyileşmesinin başarısını ne kadar çok umursadığını biliyordu. Kişisel inancım, katılımcılarda gördüğümüz olumlu sonuçları yaratan şeyin topluluktaki sevgi ve dayanışma olduğu.

Böyle bir dayanışma düzeyini ailenizde, iş yerinizde ve içinde yaşadığınız toplulukta sağlamak harika olur.

Bunu dualarınızı taşıdığı için şükranlarınızı sunabileceğiniz bir ağaç ya da çalı bularak kolayca yapabilirsiniz.  Diğerlerini, dualarını taşıyan kurdela veya yün ipliklerini gevşekçe bağlamaları için davet edin (dalları boğmamaya dikkat edin). Dışarı bir “dua kabı” yerleştirebilir, insanları dualarını bu kaba bırakmaya davet edebilirsiniz. Aileniz, işiniz veya topluluğunuzdaki her bir kişiden herkesin dualarının kabul edilmesi niyetini taşımalarını isteyebilirsiniz. Bu, insanlar arasında, herkes üzerinde olumlu etkisi olacak bir bağ yaratacaktır.  İnsanlar umursandıklarını hissedeceklerdir ve bu da topluluktaki herkese gerçek bir destek için gerekli olan bağın güçlenmesine yardımcı olur.

Dolunay 17 Aralık’ta. Biz güçlü, sevgi dolu ve destek verici bir topluluğuz. Spiritüel ışığımızı, yeryüzünün içinde ve çevresinde güçlü ve parlak bir ışık ağı örmek için bir araya getiriyoruz.

Dönüşüm Haberlerini okumaya yeni başlayanlar, dolunay seremonimize nasıl katılacaklarını öğrenmek için lütfen 
“İnsanlardan Oluşan Bir Işık Ağı Yaratmak” yazısını okuyun.

Gündönümü 21 Aralık’ta. Haydi beraberce bu mevsim değişimini kutlayalım. Kış gündönümünü, Kuzey Yarıküre’ye ışığın dönüşünü ve Güney Yarıküre’ye yazın dönüşünü kutluyoruz.

Gündönümünde, yaşadığınız yerdeki elementlerle bağlantı kurmak için bir meditasyon ya da yolculuk yapmanızı rica ediyorum. Toprak, hava, su ve güneşle bağlantı kurun. Sağladıkları enerji ve yaşam için teşekkür edin. Yeryüzünün geçmekte olduğu bu değişim zamanında nasıl bir hizmette bulunabileceğinizi sorun.

Duaları ve hayırdualarını, Dönüşüm Haberlerinde paylaştığım uygulamalarla çalışan küresel topluluğumuzdaki binlerce okuyucu adına içeride ya da dışarıda bir sunağa bırakın. Haydi bir dua kabı yaratalım ve çemberimizin sağlığı ve yaşamını besleyelim.

Yeni yıla ve şifa, büyüme ve evrim için yeni fırsatlara doğru hızla ilerlerken, Dönüşüm Haberleri’ni dünyanın dört bir yanındaki okuyucularla paylaşmaya yardımcı olanlara da teşekkür etmek istiyorum. 

Bu sitenin webmasterı olan Sylvia Edwards’a teşekkürlerimizi sunalım. Son derece cömert bir ruha sahip ve Dönüşüm Haberleri’nin ulaşılabilirliği sağlamaya katkısı çok büyük. Sylvia sana hayırdualarımızı yolluyor ve hayatın sunabileceği en güzel şeyleri diliyoruz!

Ve Dönüşüm Haberleri’nde yazdığım tüm sözcükleri tercüme etmenin ne denli bir çalışma olduğunu hayal edin. Lütfen hep birlikte, tercümeleri hazırlamak için zamanlarını cömertçe verenlere şükranlarımızı sunalım, hayırdualarımızı ve sevgi ve ışığımızı gönderelim: 

 Katalin Abrudan - Macarca
 Lena Anderheim - İsveççe
 Nello Ceccon - Italyanca
 Ines Fermoso - Ispanyolca
 Sofia Frazoa – Portekizce
 Dorota Goczal – Lehçe
 Els de Graaff-van Meeteren - Flemenkçe
 Elena Eva and Rallou Gromitsari - Yunanca
 Annie Idrissi – Fransızca
 Miriam Kisssova and Jan Lenc - Slovakça
 Irina Osechinsky – Rusça
 Eva Ruprechtsberger – Almanca
 Tea Thum - Fince
 Simin Uysal – Türkçe

Yaşamlarımızda ve çevremizdeki dünyada üstel değişimler yaratan spiritüel çalışmamızı beraberce derinleştirirken, topluluğumuzdaki herkese hayırduaları göndermek, şükranlarımzı sunmak ve sevgi ve ışığımızı yaymak için biraraya geliyoruz.

Hepinize sevinçli bir gündönümü dileriz! 

1 Kasım 2013 Cuma

Keçinin Armağanı - İşaretleri Okumanın "Ege" Hali

Simin  Uysal

Rüyalar eylem gerektirir! Ne zaman rüyamda gördüğüm ya da duyduğum bir şeyi merakla uyanıp araştırsam karşıma mutlaka ilginç ve heyecan verici bir şeyler çıkıyor. İşte bu da keçinin beni götürdüğü yerin hikayesi. 

Sorumu dünyaya sorup işaretleri takip etmek ve dünyanın bana işaretlerle sorduğu soruları izlemek her gün severek oynadığım bir oyun. Aynen rüyalarda olduğu gibi, dünya da bir semboller ormanı ve algı alanımıza giren her şeyin bir anlamı var. Bunları düşünürken uyuyakalıp da rüyamda yatağımın yanında beliren keçiyi takip ettiğimde beraberce vardığımız yerin bir Apollon Tapınağı ve Ege'de bir yer olduğunu biliyordum. Fakat tapınak Didim'deki Apollon Tapınağı'na benzemiyordu. Biraz ileride gördüğüm adam ise ilgiyle gökyüzündeki kuşları izliyordu. Diğer yana baktığımda bir taş üzerinde keçi kabartması gördüm. Merak içinde uyandım. 

Keçiyi düşündüğümde ilk çağrışımlarım Ankara'da yaşadığım için Ankara keçisi, Zeus'u emziren keçi, keçi inadı, bir de kahkayı patlatarak "keçileri kaçırmak" deyimi oldu. Keçi bana hangi armağanla gelmişti? Öğrenmek istediğim buydu. İnternetin başına oturup da keçi, Ege ve Apollon'la ilgili neler bulabilirim diye araştırmaya başladım. O gün pek bir şey bulamadım ama vazgeçmedim. Birkaç gün sonra karşıma yukarıdaki resim çıktı. Ben de peşine düştüm. Bulduklarım beni hem çok sevindirdi, hem de çok heyecanlandırdı. 

AigaiManisa'ya bağlı Köseler Köyü’nün 2 km güneyindeki Gün Dağı’nın üzerinde, kısmen ayaktaki harabelerden ibaret bir antik kentmiş. Bergama'nın 35 km güneyinde. Ticaretten çok tarım ve hayvancılığa (keçi yetiştiriciliği) önem vermişler. Aigai'nin sembolü de keçi. Antik Yunanca'da AIX, AIGOS'tan gelen sözcük keçi anlamına geliyor. 

Aigai kentinin çok yakınında bir de Apollon Khresterios tapınağı var. Khresterios'un anlamı "kahin". Aigai bu tapınak ve Polles adındaki bir kahinle ünlüymüş. İ.S X. yüzyılda antik Akdeniz dünyası hakkında yazılmış olan Suda adlı Bizans ansiklopedisi'nde Polles için şunlar yazıyor:

Küçük Asya’nın Magnesia ile Smyrna kentleri arasında yer alan Aigai kentinden bir filozof. Şu eserleri yazmıştır:         
- Semboller, 2 kitap, alfabetik;         
- Kehanetler, 8 kitap;         
- Kuşlardan Elde Edilen Kehanetler, 8 kitap;         
- Aritmetik, 2 kitap;         
- Tedaviler, 2 kitap;         
- Homeros’a Göre Kuşlardan Elde Edilen Kehanetler;         
- Etrüsklerde Kahinlik;         
- Tıbbi Semboller;          
- Ağaçkakanlar Hakkında;         
- Kutsal Sözler;         
- Evle ilgili konular, 1 kitap;         
- Avcılık;                  
- Yıldırımlar ve Bunların Önlenmesi …».

Suda'da diğer bir 'Polles' maddesinde de şunlar yazıyor: «Bir kahinin adı. İsmin Genetivus (-in) hali 'Polletos' şeklindedir. Bu kişi, seyahatler için yazdığı bir kuş falı kitabında, örneğin "elinde falanca şey taşıyan birini görmek şu anlama gelir" şeklinde bazı kehanetlerde bulunmuştur» (Bu maddede anlatılan kişinin de Aigai'lı Polles olduğundan kuşkumuz yoktur). Polles’in adı Suda'da  Oionistike (Kuşlardan Gelen Alâmetleri Yorumlama) maddesinde de görülmektedir. Bu maddede geleceği okumanın birçok yolları açıklanırken, bu konularda eser yazmış kişilerin -ve bu arada Polles'in- adları verilmektedir:   

 «Bu sanatı Frigler keşfetmişlerdir. Şu türleri vardır:

Kuş kahinliği: Belli bir kuş öne, arkaya sağa ya da sola uçarsa bunun bir anlamı vardır. Telegonos bu konuda bir eser yazmıştır.

Evdeki olayları yorumlama: Örneğin, eve bir gelincik (veya sansar) girdiğinde veya  yere zeytinyağı veya  bal  ve- ya şarap veya su döküldüğünde veya ateşin koru yere düştüğünde veya bir ağaç gıcırdaması duyulduğunda veya bir başka şey olduğunda, bunlar bize gelecek hakkında önceden bilgi verirler. Bu konuda Ksenokrates bir eser yazmıştır.

Yolculuk sırasındaki alametleri yorumlama: Örneğin, yolculuk sırasında belli bir madde taşıyan biri ile karşılaşmanın ileride size olacaklar bakımından yorumlanması. Bu konuyu Polles yazmıştır.

El okuma: Örneğin, avuç içindeki çizgilerden “bir bebeğiniz olacak” vs. gibi kehanet çıkarmak. Helenos bu konuyu yazmıştır. Göz seğirmeleri, örneğin sağ veya sol gözün seğirmesi, tikler, omuz ya da kalçadaki bir tutulma, sıçrama veya ayak kaşınması veya kulak çınlaması belli anlamlara yorumlanır. Posidonios bu konuda yazmıştır».   

Bu kitaplardan günümüze kalmış olanı yok. Olsa okumayı çok isterdim. Öte yandan, işaretleri ve sonrasında meydana gelen olayları inceleyerek kendi "işaretler ve semboller" kitabımızı yaratabileceğimizi de biliyorum. Dikkatimizi yönelttiğimizde dünyanın, yol tabelaları olarak kullanabileceğimiz işaretlerle, tesadüflerle dolu olduğunu görüyorum ve gitgide büyüyen kişisel semboller kitabımı da günbegün geliştiriyorum. 

Aslında bunu yazmak konusunda tereddüt ediyordum. Bugün aklımda "yazayım mı yazmayayım mı" sorusuyla günlük yürüyüşümü yaparken, kaldırımda önüme bir kalem çıktı. Gülümsedim. Aradığım cevabı yine aldığımı hissettim, eve dönüp yazmaya başladım. 

Polles benim için muhteşem bir ilham kaynağı oldu. Yakında İzmir'e gideceğim. Aigai'yi ilk fırsatta ziyaret etmeye niyetliyim. Teşekkürler keçi, teşekkürler Ege, teşekkürler Polles! 



Referanslar: 
Suda online,   http://www.stoa.org/sol/
Hasan Malay 

   

 

31 Ekim 2013 Perşembe

Dönüşüm Haberleri Kasım 2013

 Sandra Ingerman                    

Spiritüel bir yolu izlemek her zaman kolay değildir. İşin aslı, gerçekten spiritüel bir yolda olduğumuz zaman kişiliğimiz veya egomuzun değil ruhun etkisiyle hareket ederiz. 

Fakat kişilik, ego ve beden sahibi olan insanlarız. Ve bu veçhelerimiz bizi, hem büyük sevinç hem de acı çekme hallerini deneyimlemeye yönlendirir. Zira dünyayı egonun gözlerinden gördüğümüzde dünya pek de iyi görünmez. Çevremizdeki yaşam dağılıyor. İklim öyle büyük bir biçimde değişiyor ki, yeryüzünde yalnızca insanları değil tüm yaşamı etkileyen büyük değişimleri izliyoruz. Siyasi ve ekonomik arenalarda neler olduğu ise belli, anlatmaya gerek yok. Ve insanların birbirlerine ve diğer tüm yaşama karşı şiddet içeren davranışlarının sürmesi, görmeye devam etmek istediğimiz bir şey değil. 

Sonra spiritüel çalışmamızı yapıyoruz. Ve ruhla olan bağlantıyı kurduğumuzda dualite alanını terk ediyor ve birliğin olduğu yere geçiyoruz. Bu ilahi ışık ve sevginin olduğu yerden herşey farklı görünüyor. Çünkü ruhun alanında yargılama veya kusur bulunmaz. Olan olduğu şeydir ve ruh büyüme ve evrime yönelen değişimleri kabul eder.

Paradoks da işte burada. Seller, susuzluk, tayfunlar, savaş, şiddet gibi şeylerdeki ilahiliği nasıl görebiliriz? Ve yalnızca oturduğumuz yerden, herşey zaten ilahi mükemmelliğinde olduğu için hiçbirşeyi umursamaya, endişelenmeye veya herhangi bir eylemde bulunmaya gerek yok mu diyeceğiz? Bunun cevabı hayır.  

İnsanlar, üzerinde yaşadığımız beden olan yeryüzünü gözetmiyorlar. Kendi bedeninizi düşünün. Eğer ona toksinleri vermeyi sürdürürseniz, sağlığınız bir noktada bozulacaktır. Sağlık bozulduğunda eylemde bulunmak ve fiziksel bedeninize nasıl baktığınız ile ilgili değişiklikler yapmak önemlidir. Sağlığınızı desteklemek için zihinsel durumlarınız ve duygularınızla nasıl çalışmanız gerektiğinizi öğrenmelisiniz. Ve pek çok insan, sağlık ve esenliklerini desteklemek için yaşamlarına kattıkları spiritüel uygulamaları büyük ölçüde şifalandırıcı buluyor. Beden, zihin ve ruhu gözetmek, uyumlu bir yaşamı yaratmada hep birlikte işe yarar. Uyumsuzluk hastalığı yaratır.

Yaşarken gördüğümüz şey ise hem kendimize hem de bize yaşam veren toprak, hava, su ve güneşi gözetmememizin sonuçları.  Maddi düzeyde daha fazlasına sahip olma arzusu gibi kişisel sorunlar üzerinde çalışmamak uyumsuzluğu yarattı. Zihinsel durumlarıyla çalışmamak, insanlarda güce olan açlığa ve böylelikle çocuklara, kadınlara, erkeklere ve tüm yaşama karşı şiddet kullanılmasına yol açtı.  

Ormanlara ve cangıllara giriyor ve milyonlarca ağacı onları onurlandırmadan ve yaşam ağını ve bu ağaçların yaşamının gezegenin sağlığına nasıl katkı yaptığını düşünmeden kesiyoruz. “Para” adına bir canlı türünün tüm örneklerini öldürüyor ve bunu yaparken onların güzelliğini ve onurunu lekelemekle kalmıyor, aynı zamanda yaşam ağının sağlığına nasıl katkı sağladıklarını da görmüyoruz. Ve bu liste uzayıp gidiyor.  

Kesinlikle bu yazıları okuyan kimsenin moralini bozmaya çalışmıyorum. Dönüşüm Haberleri’nin her bir sayısındaki niyetimin spirtiüel çalışmamızı sürdürmek için ilham vermek olduğunu biliyorsunuz. 

Söylemeye çalıştığım, yalnızca insan ırkının ruhla hareket etmediği. Umutsuzluğa kapılabilsek de, şimdi hepimizin kendi bilincimizi ve algılarımızı değiştirmek için spiritüel çalışmamızı yapmamızın zamanıdır. Hem yeryüzü hem de tüm yaşamı şifalandırmaya yönelik üstel değişimi yaratabilmek için şimdi küresel bir topluluk olarak birlik olmanın zamanı.  

Ve yeryüzünün evrildiği ve aynen zamanın başlangıcından beridir olduğu gibi, yeryüzünün çehresinin değiştiği gerçeğine de teslim olmamızın da zamanıdır.

Yeryüzünün ve iklimin sağlığına eylemlerimizle nasıl katkıda bulunduğumuzla ilgili olarak davranışlarımızı da incelememiz gerekli. Yapmanız gereken basit değişiklikler nelerdir? 

Spiritüel bir yolda olan ne kadar çok insanın atıklarını dönüştürme konusunda bile birşey yapmaya çalışmamaları beni kesinlikle hayret içinde bırakıyor. Gezegeni ve çevreyi onurlandırmaya ve gözetmeye başlamak için bulunabileceğimiz basit eylemler mevcut.  

Kollektifi beslediğimiz sözcükler ve düşünceleri izleme çalışmamıza devam etmemiz gerekiyor. Bu çalışmayı beraberce yıllardır yapıyoruz. Buna devam etmemiz gerek. Buna ek olarak, duygularımızın ardında kollektife ve kendimize gönderdiğimiz enerjiler konusunda da dikkatli ve özenli olmalıyız. Beslediğimiz büyür.
İlahi ışığımızı deneyimlemeyi ve yaşamdaki güzelliği algılamayı sürdürmeliyiz.  Dünyadaki olaylar bizi tasalandırıyor diye bu uygulamayı bırakamayız. Sonuca bağımlı kalarak yapılan spiritüel çalışma, spiritüel çalışma DEĞİLDİR. Sonuçlara bağımlı olduğumuzda bu ruhun değil egonun çalışması olur.

İçinde yaşamayı istediğimiz dünyayı yaratmak için düşleme/rüya görme çalışmamıza devam etmek zorundayız. Zira zamanın başlangıcından beri anlaşılır ve bilinir ki herşeyin başlangıcı, fiziksel alemde ortaya çıkmadan önce, görünmez alemdedir. 

Dönüşüm Haberleri’ni okumaya yeni başlayanlar için, tüm bu materyal Yeryüzü için Şifa (Medicine for the Earth), Toksik Düşünceleri Nasıl Şifalandırmalı (How to Heal Toxic Thoughts), ve Şamanın Araç Takımı (The Shaman’s Toolkit) adlı kitaplarımda yazılı. Küresel bir topluluk olarak, Dönüşüm Haberlerinde yazılan uygulamalarla, yıllardır çalışmaktayız. 

Realitenin dokusunda artık yaşamı desteklemeyen pek çok şey gitgide çözünürken, oluşan güzel yeni örgüleri fark etmek de önemli. Yeni düşünme biçimleri ve yeni algılarla, milyonlarca insan yeni bilinç düzeylerine doğru değişiyor. Gerçekleşen olumlu değişimler var.   

Yalnızca medyanın sunduğu “kötü haberler” ile beslenmek yerine, etrafınıza bakın ve topluluğunuz içinde gerçekleşen olumlu değişimleri görün.

Medyanın duyurduğu dünya haberleriyle boğuluyoruz. Dünyada olan pek çok olay da medyada duyurulmuyor. Ve geçmiş zamanlarda insanlar dünyanın pek çok yerinde olup bitenlerden haberdar değildi. Bu kadar çok bilgi bizi boğuyor.

Tüm yaşam için deneyimlemek istediğiniz şeyi beslemek için spiritüel çalışmanızı odaklamanızı sağlayacak basit uygulamalar bulun. Bilinçli birer pozitif değişim yaratıcısı olun. Duygusal ve zihinsel durumlarınız üzerinde çalıişın. “Simya” sözcüğünün anlamının içerideki yoğun karanlıkla ve ondan geçerek çalışmak olduğunu hatırlayın. 
Acınızı, hayal kırıklığınızı ve ümitsizliğinizin düzeylerini deneyimleyin ve bunları detaylıca ele alın. Dünyada varlık gösterin ve çalışmanızı yapın ki sevgi ve ışık için bir araç olmaya doğru daha fazla genişleyin.

Fiziksel dünyada meydana gelenlere ait resmin tamamı şu anda egomuz ve kişiliğimizin kapsayabileceğinden çok daha büyük. Ve aynı anda da, görünmez alemlerde oluşan ve oradan yayılan BÜYÜK MİKTARDA IŞIK da var.  

Spiritüel çalışmanızın sonuçlarını hemen görme ihtiyacınızı bırakın. Hem kendi bedenlerimizin hem de yeryüzünün bedeninin yıpranmasına izin verdiğimiz için bizler de sorunun birer parçası olduk. Haydi hem kendi sağlığımızı hem de yeryüzünün ve tüm yaşamın sağlığını gözeterek ve besleyerek, çözümün bir parçası olalım.     

Zaman vazgeçme zamanı değil. Zaman, sağlam durma ve Yeryüzü için Şifa çalışmasının öğeleri olan niyet + sevgi + birlik + uyum + konsantrasyon +odaklanma + imajinasyon = dönüşüm, değişim ve tüm yaşam için yaşanması iyi olan bir dünya yaratma zamanı.

Zorluklar yaşamakta olan insan veya diğer yaşam formları için acıma duygusuna yönelmeyin. Bunu yaparak onlara yalnızca zayıflık yansıtırsınız. Onları ilahi mükemmelliklerinde görerek, güç ve dayanıklılık yansıtın.

Dolunay 17 Kasım’da. Haydi egomuzu ve kişiliğimizi kenara bırakarak ilahi ışık ve sevgimizin yayılması için gereken hazırlık çalışmamızı gerçekten yapalım. O ışık ve sevgiyi yeryüzünün içine ve dört bir yanına yayalım.  Yeryüzünün dört bir yanında güçlü bir ışık ağı yaratmak için küresel topluluğumuzun ışığıyla birleşelim.

Dönüşüm Haberleri’ni okumaya yeni başlayanlar lütfen “İnsanlardan Oluşan Bir Işık Ağı Yaratmak” yazısını okuyun.

Yakın zamanda, Spirituality and Health (Spiritüellik ve Sağlık) Dergisi’nin Kasım/Aralık sayısında 2013 yılının ilk 10 Spiritüel Kahramanı’ndan biri olarak onurlandırıldım. Onurlandırılan diğerleri India Arie, Adyashanti, Paige Elenson, Chief Oren Lyons, Rahibe Simone Campbell, Stacey Kennealy, Pema Chodrin, Robert Peng ve Başpiskopos Desmond Tutu.

Bununla ilgili olarak beni en fazla duygulandıran şey, bu listeye dahil edilme kararının Yeryüzü için Şifa çalışmasına dayanıyor olması. Gezegen için yapılan spiritüel uygulamaların onurlandırılıyor olduğunu görmek harika. Gezegenin şifalanmasına yardımcı olmak için şu anda çok büyük potansiyelimiz var. Haydi üstel değişimler yaratan güçlü bir spiritüel topluluk olarak, tüm yaşama olan sevgimizle beraberce çalışırken hızla ilerlemeye devam edelim!!

5 Ekim 2013 Cumartesi

Dönüşüm Haberleri Ekim 2013

 Sandra Ingerman

Son birkaç ayın yazıları oldukça zengin ve yaşamınıza entegre etmeniz için öğretiler ve uygulamalarla doluydu. Yıllar önce yazdığım gibi, Dönüşüm Haberleri’ni yazmada dalgalı bir seyir içindeyim. Bazen yazacak hiçbir şeyim kalmadığını hissediyorum. Bazen belirli öğretileri tekrar ediyorum. Sonra, sessiz periyotlarıın ardından, paylaşmak için tutku duyduğum yeni öğretiler ortaya çıkıyor.   

Son birkaç ayda yazdıklarımın hazmetmek için pek çok şey içerdiğini hissediyorum. Lütfen son birkaç sayıyı yeniden okumaya zaman ayırın ve paylaştığım öğretilerden hangilerinin kalbinize ve ruhunuza hitap ettiği üzerine derinlemesine düşünün.   Lütfen size uyan yeni öğretiler ve uygulamaları günlük yaşamınıza entegre ettiğinizden emin olun ki sonuçta yaşam kalitenizin iyileştiğini hissedebilesiniz. Bilinciniz değiştikçe bu tüm yaşam ağına dokunur ve yaşam ağı boyunca yankılanır.  

Yıllar boyunca, doğada yürüyüş yaparken almış olduğum ilhamlar, öğretiler ve şifa hakkında yazdım. Santa Fe şehir merkezinin birkaç kilometre dışında yaşıyorum. Evimin aşağısında, iki yöne doğru millerce uzanan kuru bir nehir yatağı var. Santa Fe’de arazinizi çitle çevirmek, isteyen herkesin tüm nehir yatağı boyunca yürüyebilmesi için, yasak.   

Yaşadığım yerde pek çok ev olmasına rağmen, kuru nehir yatağına girip yürümeye başladığınızda çevredeki evleri göremezsiniz. Doğaya kolayca gidebileceğiniz ve sizi çevreleyen kalabalığın farkına varmayacağınız bir yerde yaşamak gerçekten büyük bir armağan. 

Bu kurumuş nehir yatağında, evimde oturduğum onsekiz yıldır yürüyüş yapıyorum. Bazen burada yalnızca egzersiz yapmak amacıyla, zihnimi serbest bırakarak, koşu yapıyorum. Ve burada yaşayan bitki ve ağaçların zenginliğiyle gerçekten bağlantı kurarak yavaşça yürüdüğüm zamanlar da oluyor. Kuru nehir yatağını çevreleyen ardıç, çam ve kavak ağaçları var. Bu ağaçların pek çoğunu tanıdım ve yıllar boyunca bazılarıyla öylesine derinden bağlantı kurdum ki, artık onları gerçekten dostum olarak adlandırıyorum. Bazen hava durgun ve sessizken bile, belirli ağaçlara yaklaştığımda beni selamlarcasına yaprakları hareket ediyor.   

Yaşlı ve muhteşem bir çam ağacı var ve soğuk, sıcak, rüzgar ve elbette kuraklık gibi aşırı uç iklim değişimlerinde bile büyümeye devam ediyor. Ağacın yanına yaşlılar için konmuş bir de bank var ve üzerinde “yaşlılar için” yazılı minderleri de var. Bu ağaç, çevre sakinlerinden oldukça fazla sevgi ve saygı görüyor. 

Bazı ağaçlar için endişeleniyorum. Onların biraz zorluk çektiklerini görebiliyorum. Onlara zorluk ve hastalık yansıtmamak için çalışmamı yapıyorum. Onları ilahi ışıkları içinde görüyorum ve genellikle gövdelerine dokunuyorum, kabuklarını derinden hissediyorum ve sevgi ve ışık yayıyorum. Ve nehir yatağında son derece odaklanmış durumda yürüdüğüm ve bu sırada tüm ağaçları ilahi ışıkları içinde algıladığım zamanlar da oluyor.

Duygusal veya fiziksel olarak iyi hissetmediğim ve ağaçlardan beni kutsallığım içinde görmelerini istediğim zamanlar da oluyor. Doğa akıllıdır ve bizi tanır. Bununla ilgili olarak daha önce yazmıştım. 

Sorularım veya endişelerimle nehir yatağında yürürken, doğanın bana işaretler göstermeyi sürdürdüğünü fark ediyorum. İşaretlerle/yoralarla çalışmayı seviyorum zira bu evren tarafından daima bize ne kadar destek verildiğini deneyimlemenin bir yolu.  Evren, yardımcı ruhlar ve doğanın kendisi, bize daima yaşamdaki yolumuzu aydınlatan işaret levhaları sağlar.

Duyularınızı canlandırma konusunda Eylül sayısında yazdıklarımı uyguladıkça size gösterilen yora ve işaretlerin farkına daha çok varacaksınız. 

Bu sitenin ana sayfasında “Yoralarla Nasıl Çalışılmalı” başlıklı makalemi bulabilirsiniz. Eğer bu çalışmayı yaşamınıza katarsanız yaşamın sihrini yeniden hatırlayacağınıza size söz veriyorum. 

Özellikle zor zamanlardan geçerken rehberlik için  nehir yatağında dua ederek ve ağlayarak yardım isteyerek yürüdüğüm zamanlar da oldu.  Ve daima evrenin beni dinlediğini ve bana yardım gönderdiğini  gösteren olağan dışı işaretler alırım.

Böyle olağan dışı işaretler aldığım iki olayı sizinle paylaşmak istedim.

Uzun yıllar önce, spiritüel topluluğum aracılığıyla bağlantıda olduğum biri ile güçlükler yaşıyordum. Bu güçlüğe odaklanarak yürüyüş bandının üzerinde yürüyordum. Bana nehir yatağında yürümemi ve orada bir işaret göreceğimi söyleyen çok net bir mesaj işittim.

Bunun üzerine yürüme bandını durdurdum, kumda yürüyüş yapmaya uygun bir çift ayakkabı giydim ve yürümeye başladım.  Yaklaşık 10 dakika yürüdükten sonra, bir şahin ağaçların arasından bana doğru uçtu ve kanadıyla başıma vurdu. Sonra, onun hemen arkasında uçan bir sinekkuşu aniden aşağıya doğru uçtu ve o da kanadıyla başıma vurdu. Daha sonra ikisi birden yanyana aynı dala kondular ve bana sonsuzluk gibi gelen bir süre içinde bana bakmaya başladılar. Dakikalar sonra yeniden yürümeye başlayıncaya dek hiçbirimiz kıpırdamadık. Bir şahin ve sinekkuşunun aynı dala yanyana konduğunu ve hareket etmediklerini hayal edebiliyor musunuz? İnanılmazdı.

Verilmiş mesajı anlamam bayağı zaman aldı. Yora ve işaretleri yorumlamak her zaman kolay olmuyor. Fakat zaman içinde mesajı anladım. Şahin ve sinekkuşunun ortaya çıkışları olağanın ötesinde olduğu için zaman zaman kendimi bu yürüyüş hakkında düşünürken bulurum.

İki yıl önce, o zaman 97 yaşında olan babamın bakımıyla ilgili gerçekten büyük güçlükler yaşıyordum. Duygusal olarak yapabileceğimin ötesinde hissettiğim kararlar almak zorundaydım. Bakımevi beni bazı düzeylerde destekliyordu. Fakat karşı karşıya olduğum belirli kararları veremezlerdi.  

Bir gün nehir yatağına gittim. Ağlıyor ve yardım ve bir işaret için dua ediyordum. Nehir yatağına gittiğim o gün, soğuk ve yağmurlu bir Ekim günüydü.

Eve döndüğüm sırada yürüyüş botlarımın üzerine bir yılan yavrusu tırmandı. Gördüğüm şeye inanamadım. Dikkatim o denli dağılmıştı ki düzgün düşünemiyordum. Bir solucan ya da diğer bir doğa varlığı olup olmadığını anlamak için eğildim. Bir yılandı. Ekim ayı kesinlikle yılanların doğduğu bir ay değildir. Ve bir yılan, soğuk ve yağmurlu bir günde dışarı çıkmaz. Ama kanlı canlı oradaydı. Bunu inkar edemezdim. 

Bu yora, benim için bir şeyin değiştiği ve dönüştüğü anlamına geliyordu. Bunu ölüm/yeniden doğuş için gerçek bir işaret olarak almıştım. Babam gerçekten de ben bu işareti aldıktan kısa bir süre sonra inanılmaz bir huzur içinde öldü. Tüm ailem için bir yeniden doğuş ve dönüşüm olmuştu.

Nehir yatağındaki yürüyüşlerimin bana getirdiği armağanlar hakkında derinlemesine düşündüğümde, bu yerin ruhuyla sürdürdüğüm düzenli ilişkinin bana yaşam yolculuğumda yardımcı olan pek çok işaret sağladığını güçlü bir biçimde hissediyorum. Aynı yolda yalnızca düzenli olarak yürümekle kalmayıp, ayrıca her zaman bu alanda canlı olan herşeye saygı içinde ve onları onurlandırarak yürürüm.

Dünyalar arasındaki perdeyi kaldıran derin ve güçlü bir alan yaratan şeyin buradaki doğa varlıklarıyla geliştirdiğim ilişki olduğuna inanıyorum.  Görünmez alemlerin yardımı bana rehberlik için ulaşabiliyor ve ne kadar sevildiğimi ve desteklendiğimi bilmemi sağlıyor. 

Her zaman kapıdan çıkıp doğanın içinde millerce yürüyebileceğim bir yerde yaşamadım. Brooklyn’de büyüdüm ve her gün evimin dışındaki ağaca şarkı söylerdim. Onunla her gün konuşurdum. Ve ağacın da benimle iletişim kurduğunu hissederdim.

Ayrıca, doğada en sevdiğim yürüyüş yollarının olduğu, karşılıklı sevgi ve destek duygusu yaşadığım doğa varlıklarıyla güçlü bir ilişki geliştirdiğim San Francisco’da da yaşadım. 

Anlatmaya çalıştığım şey, nerede yaşarsanız yaşayın, ister şehir ister kırsal bir çevrede, doğayla karşılıklı destekleyici bir ilişki geliştirebilirsiniz. Yaşadığınız yerde yürüyüş yapabileceğiniz parklar vardır. Her gün sevginizi yayabileceğiniz bir ağaç ya da bitki de olabilir. Onurlandırmaya devam edebileceğiniz, üzerinizde gök, altınızda toprak var. Gündelik yaşamınıza devam ederken toprak, hava, su ve güneş olarak adlandırdığımız varlıkları onurlandırabilirsiniz. Nerede yaşadığınız farketmez.  

Doğa size cevap verecektir. Yaşamınız değişecek. Yolunuzu aydınlatmaları ve her şeyin içinde yaşayan ruh tarafından fark edildiğinizi, desteklendiğinizi ve sevildiğinizi bildirmek için size verilen işaretleri fark ettikçe evrenle ilişkiniz değişecek. En önemlisi, doğayla olan ilişkiniz ruhunuzu dolduracak.

Nehir yatağındaki yürüyüşlerimde ve evren bana bir işaret vermeye çalıştığı zamanlarda diğer yerlerde yaptığım doğa yürüyüşlerinde şahin, yılan ve sinekkuşu beni sıkça ziyaret ederler. Sizi kim ziyaret ediyor? Rüzgar bana bazı güçlü mesajlar getirir ve yaşamımda rehberliğe ihtiyaç duyduğumda rüzgar ve meltemlerle taşınan mesajlara güvenirim. 

Bir park, doğada bir yer bulun ve her gün doğayla bağlantı kurun. Doğayla bir ilişki geliştirirken, evrenin sorularınızı, güçlüklerinizi ve dualarınızı nasıl yanıtladığını fark edin. 

Dolunay 18 Ekim’de. Ayla olan ilişkinizi derinleştirerek yazdıklarımı kendinize katabilirsiniz. Ay sizi tanır. Ayı onurlandırın, dışarı çıkın ve aya şarkı söyleyin ve döngülerinizin ayın döngülerinden nasıl etkilendiğini ve onlara uyum sağladığını öğrenin.    

2000 yılından bu yana her ay tekrarladığımız İnsanlardan Oluşan Bir Işık Ağı Yaratma seremonimize ayın nasıl katıldığını farkedin. Kutsal alan yaratmak için çalışmanızı yapın ve yükselmiş bilince geçerek küresel topluluğumuzdakilere katılın. Görünüşünüzün ötesinde kim olduğunuzu – saf ruh, saf ışık – deneyimleyin. Ve o ışığı yeryüzünün tamamına ve içine yayın.

Dönüşüm Haberleri’ni okumaya yeni başladıysanız, dolunay seremonimizin detayları için lütfen “İnsanlardan Oluşan Bir Işık Yaratmak” başlıklı yazıyı okuyun. 

CANIMIZIN KAYIP PARÇALARI

Simin Uysal

Şamanlar, duygusal veya fiziksel travma yaşadığımızda, canımızın bir parçasının bu deneyimi atlatabilmek için bedenden ayrıldığına inanırlar. Burada kullandığım CAN sözcüğünün anlamı özümüz, yaşam gücümüz, yaşam enerjimiz.  

 Acı veya taciz, keder veya utanç yaşarız ve bir parçamız dünyayı çok zalim bulduğu için uzaklaşmak ister. “Can” kaybı yaşamdaki yürek burkan seçimlere de bağlı olabilir. Bir ilişkiyi bitirmeye, bir evden, işten, bir şehirden ya da ülkeden ayrılmaya veya yaşam tarzımızı değiştirmeye karar veririz ama bir parçamız bu seçime, bizden ayrılıp enerjisini yaşamımızdan çekme noktasına kadar direnir.   Yaşam enerjisini, hayallerimizden vazgeçtiğimizde, sevmeyi veya o yaratıcı sıçramayı yapmak konusunda kendimize güvenmeyi reddettiğimizde veya tutkudan uzak, yalnızca bir uzlaşıdan ibaret, başkalarının beklentileri doğrultusunda, kendi isteklerimiz ve doğrularımızdan uzak bir yaşama razı olduğumuzda da kaybedebiliriz. Diğer nedenler kaza, savaşta bulunmak, terörist saldırıya maruz kalmak, değerlerimizin aksine davranmak, doğal afet yaşamak (yangın, deprem, fırtına vb), ameliyat, bağımlılıklar, boşanma veya sevilen birinin ölümü olabilir. Şoka neden olan herhangi bir olay “can” kaybı yaratabilir. Ve bir kişide “can” kaybına neden olan bir olay diğerinde buna neden olmayabilir.

“Can” kaybının başımıza gelen iyi bir şey olduğunu anlamamız önemli. Bu, acıyı atlatmanın yollarından birdir. Eğer kafa kafaya çarpışan bir araba kazasında olacak olsam, çarpışma anında bulunmak istediğim son yer bedenim olur. Psişem bu çeşit bir acıya dayanamaz. Psişelerimizin sahip olduğu, acının tüm etkisini yaşamamamız için ruhumuzun veya özümüzün bir parçasının bedenimizi terkettiği, muhteşem bir kendini koruma mekanizması mevcut.   

Psikolojide bundan disosiyasyon (çözülme) olarak bahsediliyor. Ama psikolojide neyin çözüldüğünden veya o parçanın nereye gittiğinden bahsedilmiyor. Şamanizmde, biliyoruz ki, canımızın, yaşam enerjimizin bir parçası bedeni terk ederek şamanların olağan dışı gerçeklik (ya da Rüyazaman) olarak adlandırdığı yere gidiyor ve biri ruhsal alemlere müdahale edip geri dönmesine yardımcı olana dek bekliyor.

“Can” kaybı bir hayatta kalma mekanizma olmasına rağmen, şamanik bakış açısına göre sorun ayrılan can parçasının ya da yaşam enerjisinin bir bölümünün kendi başına geri dönmeyişidir. Bu parça kaybolabilir veya travmanın sona erdiğini ve geri dönmenin güvenli olduğunu bilmiyor olabilir.


“Can” kaybının yaygın birçok semptomu vardır. En yaygın olanlarından bazıları kişinin kendisini bütünüyle canlı, yaşamın içinde ve bedeninde hissetmediği disosiyasyondur. Diğer semptomlar kronik depresyon, intihar eğilimi, travma sonrası stres sendromu, bağışıklık azalması sorunları ve şifalanmayan keder olabilir.   Bağımlılıklar da, içimizdeki boşlukları maddeler, yiyecek, ilişkiler, iş veya maddi nesneler satın almak yoluyla, dışsal kaynaklara yönelerek doldurduğumuz, “can” kaybı belirtileridir. Ne zaman biri belli bir olaydan  “...dan beri aynı kişi değilim” diyerek olumsuz şekilde bahsediyorsa muhtemelen “can” kaybı meydana gelmiştir. Bunun izlerini günlük dilimizde de bulabiliriz. Birisi “yıllar önce şöyle şöyle bir oldu, canımdan can gitti” dediğinde kulak kesilirim. Bazen de öyle bir şey yaşarız ki sevinçle “canım yerine geldi” deyiveririz (ki bu benim duymayı en sevdiğim cümlelerden biridir). Bazen “canımız” öylesine “yanar” ki, o parçayı asla geri almak istemeyiz. Ve bu da yaşamın bir parçası.

Şamanın rolü daima, değişmiş bilinç durumuna girip “canın parçasının” diğer gerçekliklerde yani Rüyazaman’da nereye gitmiş olduğunu bulup, danışanının bedenine döndürmek olmuştur. Fakat böyle bir şamanı yaşadığımız bu devirde kolayca bulmak güç. Burada da akla gelen soru “peki ne yapabiliriz?” oluyor. 

Burada hemen “şaman”ın aslında “rüyacı” olduğunu hatırlamakta yarar var. Ve Güney Amerika yerlilerinin dediği gibi, rüya gören herkes biraz şamandır. Şamanlara göre rüyalar, yalnızca “canın” arzularını değil aynı zamanda da kayıp parçalarının gittikleri yerleri de gösterebilir. Rüyalarımız bize hangi parçalarımızın yerinde olmadığını ve onları yuvaya döndürmek için en uygun zamanı gösterebilirler.  Tekrar tekrar geçmişte yaşadığımız bir mekana döndüğümüz rüyalar, bir parçamızın orada kalmış olduğunu gösteriyor olabilir. Daha genç yaşlardaki halimizi ayrı bir birey olarak  algıladığımız rüyalar, o yaşta kaybettiğimiz parçamızın farkına varmamız ve onu geri almamız için bizi dürtüyor olabilir.  Bazen, daha yakından bakmadıkça, o güzel kızın ya da yakışıklı oğlanın kim olduğunu öğrenemeyiz.
Daha “canlı” ve tutku dolu bir hayatı yaşamak, içimizdeki şamanı uyandırmanın ve kendi ruhumuzun şamanı olmak için Aktif Rüya Görme (Robert Moss tarafından geliştirilmiş, şamanizm ve modern rüya çalışmasının biraraya getirildiği orjinal bir metottur) yöntemiyle çalışabiliriz. Böylece kendi içimizdeki şifacıyı uyandırabilir ve kimsenin “şamanik uygulamacı” rolünü oynamasına gerek kalmaksızın, birbirimizi de bunun için karşılıklı olarak destekleyebiliriz.  


Benim açımdan rüya çalışmasının, doğrudan esin yolu olan şamanik  çalışmaların en önemli yönlerinden biri de işte bu. Kendi rüyalarımız, hayallerimiz ve yaşam deneyimlerimizle, yani kendi hammaddemizle, gerçek ruhsal rehberlerimizle (ki onlar Rüyazaman'dadır), dışarıdan bir otorite figürüne bağımlı olmaksızın, dayanışma içinde içimizdeki şifacıyı uyandırmak beni gerçekten heyecanlandıran ve tutku duyduğum bir konu.  Bu yolla çalışarak birbirini sevgiyle destekleyen , “can dostlarıyla” dolu bir topluluğun parçası olmak da harika bir duygu. Bu yüzden rüyalarıma ve “canımın” parçalarını geri almamda beni sevgiyle destekleyen ve sürekli büyüyen bir aileye dönüşen “can dostlarıma”, “can yoldaşlarıma” derin bir sevgi ve şükran duyuyorum. 

11 Eylül 2013 Çarşamba

IHLAMUR AĞACI

Simin Uysal

Ağaçları çok seviyorum ve onlar her zaman benim için çok önemli öğretmenler olmuştur.

Orta Dünyaya (yaşadığımız fiziksel dünyanın ruhsal boyutu) yaptığım şamanik yolculukların bazılarını onlardan birini ziyaret etmek ve bana öğreteceklerini öğrenmek niyetiyle yaparım.

Bu sonbaharda da, geçen yıllarda bahçeye diktiğim ıhlamur ağacının ruhuna yolculuk yaparak, bana neler öğretebileceğini keşfetmek istedim. Uzağa gitmeye gerek kalmadı, kendisinden izin alıp, ıhlamur ağacının altına oturdum ve dinlemeye başladım.

Uzun bir sessizlikten sonra birdenbire “boşuna uğraşıyorsun” dedi. “Yanlış anlıyorsun.” “Neyi?” diye sordum. Güldü. “Bırakmak istediğin şeyler var ve bunlar üzerinde çalıştığını biliyorum. Fakat çok çabalıyorsun. Bir de bana bak. Sonbahar geldiğinde yapraklarım kendiliğinden kuruyor ve dökülmeleri için onları bırakıyorum. Bunu ilkbaharda ya da yazın yapmaya çalıştığımı hiç gördün mü? Zamanı gelmeden bunun olmayacağını biliyorum. Sonbaharda bile, "sol üst dalımın ucundaki yaprağı bırakmak için çaba göstermem gerek" gibi şeyler de demiyorum . Doğru zaman geldiğinde bunun olacağını biliyor ve sadece olmasına izin veriyorum. Kendiliğindenlik, doğallık bu” dedi.  

“Ama…ama..”diyerek konuşmaya başladım  fakat beni susturdu. “Şaşırdığını tahmin ediyorum ama şimdilik söyleyeceklerim bu kadar” dedi. Teşekkür ederek yanından ayrıldım.  
Ihlamurun söylediklerine katılıyorum ve bu konuyu düşünmeyi sürdürüyorum. Bize hizmet etmeyen alışkanlıkları ve düşünceleri bırakmak önemli ve her konuda olduğu gibi, bu konuda da en büyük öğretmenim olan Doğa’nın mesajlarını dinlemeye devam edeceğim.


Ihlamur ağacına sevgi, saygı ve teşekkürlerimi sunuyorum.