29 Temmuz 2013 Pazartesi

Dönüşüm Haberleri Ağustos 2013

Dönüşüm Haberleri Ağustos 2013                 

Sandra Ingerman

Atölye çalışmalarımda eğitim verirken şamanların kullandıkları şifa metotlarının ardında bir sihir olduğunu vurguluyorum. Günümüz uygulamacıları metodun ardındaki şifalandırıcı enerji ve güç yerine bir şifa metodunun aşamalarına odaklanlandıklarından, şamanik şifanın çoğu potansiyelinin yitirildiğini güçlü bir şekilde hissediyorum

Şamanlar daima genişlemiş bilinç durumlarına ulaşmışlardır. Bu bilinç durumlarına topluluktaki yaşlılar tarafından yaratılmış inisiyasyonlar ya da kaderin kendisi sayesinde ulaşılmış olabilir. Genişlemiş bilinç durumlarına geçmişte de şimdi de oruç, vizyon arama (vision quest) ve/veya vizyon bitkileri ile çalışarak ulaşılmaktadır. Pek çok şaman, şamanizmi bir aile üyesinden öğrendikleri için ata ruhlarının enerjilerini de taşırlar. Onlara öğretilen şey uygulanacak seremoni aşamalarının çok ötesindedir.  Öğretiyle birlikte atasal enerjinin de transferi de mevcuttur.

Çalışmada şifayı ve dönüşümü yaratan şey metot ve seremoniler yoluyla olmamıştır. Şamanın iletmiş olduğu, metotlar ve genişlemiş enerjilerin ardındaki enerji yani formsuz enerjilerdi.

Transfigüre (şekil değiştirme) duruma girdiğimizde formsuz enerjilerle birlikte çalışmaktayız. Fakat görüyorum ki çoğumuz gerekli hazırlık çalışmasını yapmadan transfigüre olarak formsuz enerjilerle çalışmaya kalkışıyor. Bu konu üzerine daha önce de yazmıştım.

Fakat bu zamanlarda gerekli ve mümkün olan bu çalışmanın gücünü sınırladığımızı hissettiğim için yeniden bahsediyorum. Zamanlama konusuna ve çalışmanın sonucuna teslimiyet içindeyim. Aynı zamanda da inanıyorum ki, sorgulamaya başlamalı ve her birimizin içinde uzanan ruhun derin kuyusuna gerçekten inip inmediğimizi kendilerimize sormalıyız.

Yalnızca faaliyetlerimizi kısa süre için durdurup, zihinsel bir durumdan “Şimdi ışıktan bir varlık olarak dünyaya sevgi ve ışık yayıyorum” mu diyoruz? Varlığımızla gerçekten şifalandıracak biçimde genişlemiş bir farkındalık durumuna geçiyor muyuz? Ya da bu prensip bizim için yalnızca zihinsel bir kavramdan mı ibaret?

Dansetmeyi sürdürdüğümüz paradoks, dünyada işlev görebilirken aynı zamanda da spiritüel çalışmamıza derin bir biçimde dalmaktır. Spiritüel seremonilerimizi uygulamanın yapay yönlerinden uzaklaşmalıyız. Doğallıkla dönüştüren bir varoluş haline gelmeliyiz.

Gündelik yaşama öylesine kapılıyoruz ki çoğumuz zamanı olmadığını söylüyor. Spiritüel çalışmamızı öncelik haline getirecek yollar bulmalıyız. Bunu kendimiz, tüm yaşam ve gezegen için yapmalıyız.

Bu ay biraz zaman ayırarak, çalışmanızı uygularken gerçek genişlemiş bilinç durumlarına ulaşmak için zaman yaratabileceğiniz yollar üzerine yolculuk veya meditasyon yapın. Bunun için uzun bir vizyon arayışına gitmenize veya oruç tutmanıza gerek yok. Ve vizyon bitkilerini kullanmanızı da önermiyorum. Fakat düşüncelerle dolu olan olağan bilincinizden sınırsız olasılıklarla dolu ruh alemine kapı açan bir bilince geçmek için gerekli olan hazırlık çalışmasını yapmak için bazı fedakarlıklar yapmanız gerekir.

Geçmiş yazılarda doğada yürümek veya oturmak için zaman ayırmanın bu kapıyı nasıl açabileceğini paylaştım. Şarkı söylemek ve dans etmek de aynı şekilde yardımcı olacaktır.

Dönüşüm Haberlerinin pek çok sayısında kendi yaradılış öykünüzü ve yaratıcınızın – Tanrı, tanrıça, Kaynak, evrenin gücü, vs. - doğasını öğrenme konusunda çalışmanız için sizi cesaretlendirdim. Hepimizin yaratıcının kendi kişisel inançlarımıza uygun olan adını bulmalıyız.

Bu uygulamayı vurgulamamın nedeni, kutsal olanla ilgili bir hissimiz olmadığında onunla tamamen birleşmemizin de mümkün olamayacağı. Bu, bizim için yalnızca zihinsel bir kavram olan birşeyle birleşmenin uygulamanın gücünü kaybettireceği konusuna dayanıyor.

Geçmişte paylaşmış olduğum egzersizlerde, sizlerden kişisel yaradılış öykünüz üzerine yolculuk veya meditasyon yapmanızı istemiştim. Yaratıcınızla tanışmanızı ve ayrıca yaradılışınıza katılmış koşulsuz sevgiyi deneyimlemenizi ve absorbe etmenizi istemiştim.

Uzun yıllar önce rüyazaman öğretmenim olan İsis, “sevgi dolu bir yaratıcı seni korku ve yetersizlikle mi yoksa sevinç ve bollukla mı programlar?” sorusu üzerine derinlemesine düşünmem için beni teşvik etmişti.

Benden bir bahçede korku programlanmış bir tohumu hayal etmemi istedi. Ne yetişir?
Yetersizlik programlanmış bir tohumu hayal et. Ne yetişir?
Sevinç ve bolluk programlanmış bir tohumu hayal et. Ne yetişir?
  
Çoğumuz için temel olan korku ve herşey ondan yapılanıyor ve ondan kaynaklanıyor.

Ancak yaratılışımıza verilmiş olan sevgiyi varlığımızın tüm hücrelerinde deneyimleyebildiğimiz zaman sevgi, sevinç ve sağlık ile bolluğu yaratma bilgisi ile programlanmış olduğumuzu deneyimlemeye başlayabiliriz.

Bu ay, sizden bu uygulamayı biraz daha derinleştirmenizi rica edeceğim.

Bir müzik çalın ve yaratıcınızla tanışmayı isteyin. Yaratılışın nedenleri ve nasıllarını anlamaya çalışmadan ve herhangi bir form olmadan yaradılışın saf enerjisini deneyimleyin. Yalnızca yaratılışın enerjisini deneyimleyin.

Daha sonra enerjiyi fiziksel dünyaya getirin. Boya kalemleri kullanabilir ve enerjinin renkle gelmesine izin verebilirsiniz. Enerjiyi dünyaya şarkı söyleyerek ya da dans ederek de taşıyabilirsiniz. Enerjiyi taşımak için herhangi bir el işini kullanabilirsiniz. Yemek pişirin ve enerjinin yemeğinizi dönüştürmesine izin verin.

Geçen ay atalarınızın soy çizgisinin enerjisini deneyimlemenizi istediğimde benzer birşey yapmıştık. Bu ay ise yaratılışın saf enerjisini deneyimlemenizi istiyorum.

Bu sınırsız ve bereketli enerjiyi getirebildiğiniz zaman çalıştığınız metotlar, teknikler ve uygulamaların ardındaki enerjinin sihrini deneyimleyebileceksiniz.

Dünyada bir fark yaratacak insanlar haline gelebilmemiz için spiritüel uygulamalarınızı yaşamınıza köprülemeniz konusunda sizi her ay teşvik ediyorum.

Yapmakta olduğumuz herşey için kendimizi onurlandırmayı hatırlamalıyız. Yaşamlarımızda geçirmiş olduğumuz herşeyin bizi şu anda olduğumuz kimse haline getirmiş olduğunu kabul etmeliyiz.

Haydi kalplerimizi birleştirelim ve spiritüel bir topluluk olarak yapmakta olduğumuz muhteşem çalışmaları kabul edelim. Tüm yaşam ve gezegen için sıradışı çalışmalar yaptık.

Geçen ay The Shaman’s Toolkit (Şamanın Araç Takımı) adlı kitabımın satışta olduğunu duyurmuştum. İnsanlara bu kitabın How to Thrive in Changing Times (Değişen Zamanlarda Nasıl Gelişmeli) adlı kitabın aynısı olduğunu anlatmak için çok fazla odaklanmıştım. Spiritüel topluluğumun zaten kendilerinde var olan bir kitabı alarak hayal kırıklığına uğramalarını istemiyordum.

Bu kitabın gücünden bahsetmek isterim. Zira çoğunuzun okumamış olduğuna eminim.

Dünya değiştikçe ve yaşam yoğunlaştıkça umutlu olma durumunu sağlamak için araçlarla dolu olduğundan bu kitabı gerçekten seviyorum. Kendiniz, tüm yaşam ve yeryüzü için yaşamak istediğiniz dünyayı yaratabilmeniz için zamanını doldurmuş olabilecek inançlarınızı değiştirebilmeniz için uygulamalarla dolu.  

Bu kitabı şamanik olmayan topluluğa hitaben yazdığım için kitabın dili tüm inançlara uygun ve uygulamalarla çalışmak da, daha önceden hiçbir spiritüel uygulama yapmamış bile olsanız, kolay.   

Geçen ay yazdığım gibi umutlu olma halini sürdürmek ve kendiniz ve gezegen için en iyisini nasıl yansıtacağınızı öğrenmek önemli. Olumlu değişimler yaratmak için enerjilerimizi biraraya getirmenin yolu spiritüel olarak çalışmak.

Eğer How to Thrive in Changing Times (Değişen Zamanlarda Nasıl Gelişmeli) okumadıysanız, The Shaman’s Toolkit (Şamanın Araç Takımı) okumanızı öneriyorum.

Dolunay 20 Ağustos’ta. Hazırlığınızı yapın ve içinizdeki ilahi ışık ve sevginin sınırsız enerjisini deneyimlemek için olağan bilinç durumunuzdan çıkın. Siz ilahi ışık ve sevgisiniz. Bu ışığınızı ışık ağı boyunca yayın. Yeryüzünün içini ve çevresini bu ışıkla besleyin. Aynı uygulamayı yapan binlercesine katılın.   

Dönüşüm Haberlerini okumaya yeni başladıysanız, dolunay seremonimizin detayları için lütfen “İnsanlardan Oluşan Bir Işık Ağı Yaratmak” yazısını okuyun.

Dışarıdaki işlerimi yapmak evden için çıktığımda yolum dışarıya ilham verici yazılar asan bir kilisenin önünden geçiyor.

Bazen bana gerçekten ilham veren bir yazı astıklarını görüyorum.

Bu ay yazıları şöyle diyor:

Eğer gününüz dualarla örülmüşse, çözülüp dağılma ihtimali düşük olur.

Haydi günlerimizi en derinimizden gelen dualar ve spiritüel çalışmamızla örelim.

7 Temmuz 2013 Pazar

RÜYALARIMIZLA ÇALIŞMAYI NEDEN İSTERİZ

RÜYALARIMIZLA ÇALIŞMAYI NEDEN İSTERİZ

Rüyalara pek çok farklı yaklaşım bulunur ve rüyalar birden çok katmana sahip oldukları ve insanlar pek çok farklı biçimde rüya gördükleri için tümünün de bir miktar geçerliliği vardır. 

Rüyalarla çalışırken önemli olan teori değil deneyimdir. Bir teori, bir kurallar dizisine ve taze deneyimi inkar eden bir reçeteye dönüşerek kemikleştiğinde veya bu yeni deneyimi eski fikirlere uydurmaya çalıştığında, o teorinin kenara atılma zamanı gelmiş demektir.

Rüyalarınız size aittir ve onların anlamı konusundaki nihai otorite de sizlersiniz. Bu, çoğu rüyanın anlamının anlaşılması güç olduğu gerçeğini inkar etmez. Gerçi izlenimim rüya kaynağının bizimle en açık şekilde iletişim kurmaya çalıştığı olsa da, rüyalar bizi gündelik uyanık zihnin sınırlarının ötesine götürürler ve bu yüzden de genellikle sembolik dile başvururlar. Rüya mesajlarını kaçırırız çünkü tüm rüya deneyiminin yalnızca bölük pörçük veya  karmakarışık  versiyonlarını hatırlarız ya da rüyanın bize söylediği ile yüzleşmeyi reddederiz.


Bu nedenlerle, rüyaları bir partner veya kaşif arkadaşlardan oluşan bir çemberle paylaşmak genellikle son derece faydalı olur. Aktif Rüya Görme atölye çalışmalarında, bu şekilde yapılan keşifler beni her seferinde hayrete düşürüyor.  Rüyalarla yıllar boyu yaptığım çalışmalar sayesinde, tamamen yabancı birinin bana bir rüyanın önemli bir mesajını çözmede yardımcı olabileceğini öğrendim.

Eski bir Mısır Papirüsü şöyle der: “Körlük içindeki insana yolunu göstermek için Tanrı rüyayı yarattı.”

Rüya görerek kim olduğumuzu ve ne olabileceğimizi hatırlarız. Aktif rüya görmek ruhu hatırlamaktır, kaynağa bir geri dönüştür. Aktif rüya görücüler haline geldikçe, kendimizi ve diğerlerini güçlendirmek ve şifalandırmak için, onun bilgeliğinin daha fazlasını günlük yaşamlarımıza katabiliriz.

Elbette “büyük” ve “küçük” rüyalar vardır. Iroquoi Kızılderilileri “büyük” rüyaların iki yoldan biriyle geldiğini öğretirler. Uyku sırasında, rüya bedeni hem bedenden hem de zaman ve mekanın kısıtlamalarından özgür kalır. Rüya bedeni, bu durumda uzaklara ve enginlere; geleceğe veya geçmişe; uyuyanın bedeninden çok uzakta bulunan mesafelere ve ruhsal rehberler ve atalarla karşılaşabileceği gerçeklik boyutlarına erişebilir. Bunun yanında, rüya gören kişi, hemen her şekle girebilen – ölmüş bir akraba, bir kuş ya da hayvan, tanrısal bir varlık ve hatta dünya dışı bir varlık - ruhsal bir varlık tarafından ziyaret edilebilir.

Diğer bir deyişle, Iroquoilerin bakış açısına göre, “büyük” rüyalar ya uyku sırasında beden dışı bir deneyim yaşadığımız için (ki bu tamamen doğal karşılanır ve hatırlanmasalar bile herhangi biri için herhangi bir gecede gerçekleşebilir)  ya da bedeni dışında yolculuk yapan başka bir rüyacı  veya fiziksel gerçekliğin ötesindeki diğer boyutlardan gelen bir ziyaretçi  tarafından ziyaret edildiğimiz içindir.              

“Büyük” bir rüya hem içerik hem de köken olarak ayırdedicidir. Rüya görenin sağlığı veya fiziksel kalımı için yaşamsal önemde bilgi içerebilir. Ruhsal rehberler ve müttefiklerle tanıştırabilir veya rüya görene yaşamının gerçek amacını anımsatabilir.

Pek çok yerli halk için rüyalar şifalanmanın merkezinde bulunur. Rüyalar “ruhun istekleridir.” Bizi en derin ruhsal kaynağımız ve onun bizim için olan istekleriyle bağlantıya geçirir. Bu kaynağı onurlandırmayı reddersek, ruh enerjisini kaybederiz ve ruhsal koruyucularımızın uyarılarından yoksun kalarak,  hastalık ve talihsizliğe karşı savunmasız kalabiliriz. Rüyalar hastalıkların sebeplerine karşı içgörü sağlarlar, ki bunlar sıklıkla ruh kaybı veya psişik saldırı ve ölülerin etkilerini de içeren, negatif enerjilerin intrüzyonu ile ilgilidir. Rüyalar, semptomları henüz gelişmeden önce hastalığın psikospritüel nedenlerini gösterirler. Geleneksel bir şifacı için rüyalar, teşhis ve tedavide yaşamsal araçlardır.

Rüyalar sağlımızı korumamız için yapmamız ve yapmamamız gerekenleri de gösterirler.

Akşam aklımızda bir sorunla yatağa gidip, sabah uyandığımızda rüyamızı hatırlamıyor bile olsak, çözümünü bulduğumuz da olur. Bunu, kendi hayatımda, sıklıkla Robert Moss'tan öğrendiğim şu yöntemle yapıyorum. Uyumadan önce, o gece için niyetimi rüya günlüğüme yazıyorum, yazdığım genellikle "........konuda rehberlik istiyorum" şeklinde oluyor. Kaçta uyanırsam uyanayım, gördüklerimi kaydediyorum. Bazen rüyayı hatırlamadan uyansam da konuyla ilgili yeni bir içgörü ve enerjiyle de uyandığım oluyor. Bazen hiçbir şey hatırlamadığımda yalnızca düşündüklerimi ve hislerimi yazıyorum. Kimi zaman, aynı niyetle günlerce hatta haftalarca çalışıyorum. 

Rüyalar yaratıcılık atölyeleridir. John Lennon "En iyi şarkılar gecenin ortasında gelenlerdir, uyumaya dönebilmek için kalkıp yazman gerekir" demişti. Yaratıcılık hepimizin özelliğidir. Yalnızca bazı insanlara özgü bir durum değildir. Yaratıcı olmak için yazar, müzisyen ya da ressam olmak zorunda değiliz. Yaratmak dünyamıza yeni birşey getirmektir. Yeni bir yemek tarifinden, işimizde bir yeniliğe, evdeki onca eşyayı hangi dolaba nasıl sığdıracağımıza dair çözümler üretmek de yaratmaktır dünyadaki sorunlara çözüm üretmek de. Rüyalarımızı izlemeye başladığımızda, fiziksel yaşama geçirebileceğimiz yeni projelerin ilk örnekleriyle çalıştığımız bir atölyeye de gireriz. Rüya dünyası, tek gecelik yaratıcı ilham almaktan daha çok ne zaman istersek gidebileceğimiz ve sürekli değişen ve adına yaşam dediğimiz büyüye yeni bakış açıları, yaklaşımlar ve taze enerji getirebileceğimiz bir yaratıcı atölyedir.   

Rüyalarımızda gündelik yaşamlarımızda kendimizi sınırlandırdığımız veya bizi sınırlandıran davranış ve inançların ötesindeki olasılıklarla karşılaşırız. Rüyamızda gördüğümüz, uyandığımızda hem kalbimizi hem de yüzümüzü gülümseten şeylere “yalnızca bir rüyaydı” demek yerine rüyanın onlara ulaşmak için ipuçları içerip içermediğine bakmak iyi bir fikirdir. Rüyamızda gördüğümüz o sevgili, o güzel ev ya da işe kavuşmanın yollarına dair ipuçları pekala da rüyanın içinde bizi bekliyor olabilir.  

Rüyalar gelecekteki güçlükler ve fırsatların da provası olabilirler. Bu konuda kendimden verebileceğim o kadar çok örnek var ki. Prekognisyon, yani önceden bilme rüyalarıyla geleceğimizde uzanan olay ve durumları görebiliriz. Bu olay ya da durumlar fiziksel gerçeklikte oluşana kadar böyle bir rüyada gördüklerimizi anlamayabiliriz. Fakat, rüya günlüğümüzle düzenli olarak çalışma alışkanlığımız varsa rüyanın gelecekte oluşabilecek olaylarla ilgili olduğunu gösteren işaretleri tanımaya başlar ve rüyanın bize sunduklarını kullanma konusunda kendimizi geliştirebiliriz. Elbette bu rüyalar hem simgesel hem de birebir olabilir. Kendimden bir örnek verecek olursam, İzlanda’daki yanardağın patlamasından önce gördüğüm rüyanın daha sonra hem gerçek yanardağın patlaması hem de duygusal bir patlamaya işaret ettiği ortaya çıkmıştı.  

Bazı rüyalar ise hayatımızın iş, ilişki, sağlık gibi alanlarındaki sorunlar ya da araba kazası gibi bir olayla ilgili uyarılar içerirler. Bunlar bazen başka birinin yaşayacakları ile de ilgili olabilir ve bu durumda rüyanın uyarısını bu kişiye doğru biçimde iletmek bazen olayların nasıl sonuçlanacağına da etki edebilir.

Her ne şekilde olursa olsun, rüyalar,vizyonlar ya da sezgi yoluyla görebildiğimiz geleceklerin aslında olasılıklar olduğunu hatırlamakta fayda var. Doğal felaket gibi bir gelecek değiştirilmesi imkansız gibi görünen bir şey olsa bile, en azından rüyadaki bilgileri kullanmak bazen mümkün olabilir.  Tatile yapmayı planladığım bir yerde fırtına çıktığını görürsem, fırtınayı durdurmam mümkün olmasa da en azından tatil yapacağım tarihi ya da yeri değiştirebilirim.

Rüyalar genel olarak bir ayna görevi de görür ve gündelik dikkatimizde görmezden geldiğimiz taraflarımızı ve davranışlarımızı gösterirler. Robert Moss’tan öğrendiğim bir çok rüyayla oynanabilecek harika bir oyun var. Rüya benliği ile uyanık yaşamdaki benliğimizi karşılaştırmak. Hem görmezden gelmeyi ve dışlamayı seçtiğimiz hem de fiziksel yaşamda normalde sergilemediğimiz yeteneklerimizi keşfetmek için muhteşem bir oyun.

Bazı rüyalar adeta bir sinema filminin efektlerine sahip olurlar. Bu son derece abartılı ve dramatik olabilirler. Bunun nedeni görmemiz gereken fakat bir türlü bakmadığımız şeye dikkatimizi yöneltmemiz içindir. Öfkemiz ya da bastırrılmış duygularımız, rüya dünyamızdaki volkan olup patlayabilir, ateş fırtınaları ve lav akıntıları dünyamızın görüntüsünü değiştirebilir ya da dev dalgalar kıyıları vurabilir. Bunlar genellikle güçlü duyguları gösterirler. Bu tip rüyalarla çalışırken de bunların hem gerçek bir doğa olayı hem de simgesel/duygusal bir durumla ilgili olabileceklerini hatırlamak faydalıdır.

Rüyalar ilişkilerimiz için de ayna görevi görürler. İlişkilerimizin halihazırdaki durumlarından onları nasıl şifalandırabileceğimize ya da yıkıcı veya sınırlandırıcı olanlanların artık sonlandırılmalarının zamanın geldiğine kadar her türlü bilgiyi bize sunarlar.  İlişkileri nasıl devam ettirebileceğimizi ya da ettiremeyeceğimizi gösterirler. Rüyalar, ölmüş olan yakınlarımızla olan ilişkilerimize de şifa getirebilirler. Yarım kalmış sözlerin söylendiği, karşılıklı bağışlama ve iki taraf için de rehberliğin kaynağı olabilirler.    

Rüyalarımızla çalışarak kayıp parçalarımızı, enerji ve kimliklerimizin kayıp parçalarını eve döndürmek için muhteşem fırsatlar yakalarız. Böyle bir şifalanmaya davet eden “büyük” rüyaların çoğunda rehber hayvanlar bulunur. Bu tür rüyalara birkaç örnek olarak ayakkabı rüyalarını, eskiden yaşanan yerlerle ilgili rüyaları ve daha genç halimizi ayrı bir birey olarak gördüğümüz rüyaları verebiliriz. Böyle bir rüyanın farkına vardığımızda, rüyaya dönüş adlı tekniğini kullanarak rüyaya dönebilir ve neler olup bittiğini daha ayrıntılı olarak öğrenebilir ve eyleme geçebiliriz.    

Rüyalarımız bizlere hayatımızın asıl, büyük amacını hatırlatan ve kendimizi kayıp hissettiğimiz zamanlarda bir pusula görevi de yaparlar. Hayatımızın bir amacı olduğunu ve yaşadığımız dalgalanmaların aslında bunun birer parçası olduğunu tekrar tekrar hatırladığımızda hayata bakışımız da değişir ve eskisinden tamamen farklı bir hayat yaşamaya başlarız.

Rüyalarımızda, şamanik yolculuklarımızda olduğu gibi, öğretmenlerimizle, rehberlerimizle bağlantıya geçeriz. Bunlar bizim anlayış düzeyimize uygun görüntülerle karşımıza çıkarlar. Bazen ölmüş bir tanıdık, bazen eski bir arkadaş olarak görünebilecekleri gibi bazen de geleneksel inançlarımıza tamamen zıt biçimlere bürünürler. Gerçek öğretmenler genellikle bizi şaşırtarak uyandırmayı seçer. Karşılaşacağımız en önemli öğretmen ise kendi Yüksek Benliğimizdir. Gündelik koşuşturmacaların ve sıkıntıların arasında onunla bağlantımızı kolayca kaybederiz ama rüyalarımız bizi onunla kolaylıkla bağlantıya geçirir. Rüyaların yardımıyla yaşadığımız güçlükleri daha yüksek bir yerden, kuşbakışı gördüğümüzde yaşadıklarımızın, sınavlarımızın nasıl daha büyük bir öykünün parçasını olduğunu anlarız.

Eğer rüyalarınızı yakalamaya istekliyseniz, eğer onların size anlattıkları konusunda açık fikirli olmak için kendinize izin verebilecekseniz ve eğer asla eğer bir başkasına rüyalarının anlamını söylememeyi ve bunun size de yapılmasına izin vermemeyi kabul ediyorsanız, bu macera için tümüyle hazırsınız demektir. Diğerleri size rüyalarınızın anlamı ve gücünün kilidini açmanızda yardımcı olabilirler. Fakat son kertede, rüyanızın size ne anlattığını teyit edecek ve bunun sizi götürdüğü yere rehberlik edecek olan kendi sezgilerinizdir. Rüyalarınızın uzmanı yalnızca sizsiniz.  

Kaynaklar:

Dreamgates, Robert Moss
Conscious Dreaming, Robert Moss
The Three Only Things, Robert Moss
Dreamways of the Iroquois, Robert Moss