30 Haziran 2014 Pazartesi

ŞAHMARAN VE LOKMAN HEKİM

Simin Uysal

"Evvel zaman içinde, Tahmasp adında yakışıklı bir genç yaşarmış. 

Tahmasp bir gün arkadaşlarıyla bal toplamaya çıktığında bir kuyuya düşmüş ve kuyunun dibinden yanlışlıkla bir mağaraya çıkmış. Mağaranın içi o kadar karanlıkmış ki, hiçbir şey göremiyormuş. Çaresizlik içinde uykuya dalmış. Uyanıp da yine çaresizlik içinde beklemeye devam ederken bir ışık belirmiş. Gitgide büyüyen ışıkta etrafına baktığında, çevresinin binlerce yılanla sarılı olduğunu görmüş. Fakat yılanların hepsi ışığa doğru bakıyormuş. Tahmasp da ışığa baktığında belden aşağısı yılan olan muhteşem güzellikte bir kadın görmüş. 

Kadın ona doğru ilerlemiş ve "Benden korma. Ben yılanların ecesi Şahmaran'ım. Sana zarar vermeyeceğim. Dünya kurulduğundan beri varım. Artık benim misafirimsin" demiş ve uzaklaşmış. Yaşadıklarının sersemliğinden uyuyakalan Tahmasp, Şahmaran'ı bir sofranın başında bulmuş.  Tahmasp'a "Tüm insanlık tarihinin hikayesini biliyorum, istersen anlatayım" demiş ve yıllar boyunca her gün ona bir hikaye anlatmış. Bu arada Tahmasp ve Şahmaran arasında soylu bir aşk da başlamış.

Gün gelmiş, Şahmaran'ın anlatacağı hikaye kalmamış. Tahmasp da ana babasını özler olmuş ve geri dönmek istediğini söylemiş. Başta bunu reddeden Şahmaran, yaşadığı yeri sır olarak saklaması şartıyla gitmesine izin vermiş ve ona asla diğer insanlarla suya girmemesini tembihlemiş. Sırrını korumaya söz verip, yeminler eden Tahmasp evine dönmüş. 

Marangozluk yaparak yaşamını sürdüren Tahmasp, yıllar boyunca Şahmaran'a verdiği söze sadık kalmış. 

Ama bir gün, ülkesinin sultanı amansız bir hastalığa yakalanmış. Ülkedeki hekimler bir türlü çare bulamıyorlarmış. Sultanın   kötü kalpli bir de veziri varmış. Sultana sürekli Şahmaran'ın etinden bir parça yerse iyileşeceğini söylüyormuş. Vezirin dediğini denemeye karar veren sultan da Şahmaran'ın bulunup getirilmesini emretmiş. Askerler her yerde aramış ama bulamamışlar. Sonunda bir bilge, insanların gruplar halinde suya sokulmalarını, Şahmaran'ın yerini bilenin derisinin böylece pul pul olacağını ve böylece Şahmaran'ı bulabileceklerini söylemiş. 

Vezir de askerlere, ülkedeki herkesi topluca hamamlara ve derelere sokmalarını emretmiş. Askerler sonunda Tahmasp'ın köyüne gelmişler ve onu da diğerleriyle beraber hamama sokmuşlar. Tahmasp hamama girdiğinde derisi yılan gibi pullarla kaplanmış. Askerler de onu derhal Vezir'e götürmüşler. 

Asıl amacı sultanı iyileştirmekten çok Şahmaran'ı yakalayıp dünyanın sırlarına sahip olmak olan kötü kalpli vezir, sonunda Tahmasp'a Şahmaran'ın yerini zorla söyletmiş. Askerler Şahmaran'ı yakalayıp saraya getirmişler. Tahmasp ve Şahmaran, sultanın huzurunda karşılaşmışlar. Sözünü tutamadığı için derin bir keder içinde olan Tahmasp'a, Şahmaran "Üzülme, ölümümün senin yüzünden olacağını biliyordum" demiş. Sonra da başlamış anlatmaya,  "Kim benim kuyruğumdan bir parça pişirir yerse, dünyanın tüm sır ve gizemlerine vakıf olacak. Kim ki bedenimden bir parça pişirir yerse şifa bulacak ve her kim başımdan bir parça pişirir yerse, oracıkta ölecek!"

Bunları duyan vezir, Şahmaran'ı oracıkta kılıcıyla üç parçaya ayırmış ve parçaların pişirilip getirilmesini emretmiş. Pişen etler geldiğinde, gözü dönmüş vezir, hiç beklemeden Şahmaran'ın kuruğundan bir parça yemiş ve Tahmasp da üzüntüsünden, sevgilisi gibi ölmek için kafasından bir parçayı ağzına atmış. Vezir oracıkta ölmüş. Sultan, Şahmaran'ın bedeninden yediği etle iyileşmiş ve uzun yıllar yaşamış. Tahmasp da, ölmeyi beklerken hiçbir şey olmamış. Şahmaran'ın yaptığı plan sayesinde, Şahmaran'ın tüm bilgisi ona geçmiş. Tahmasp da diyar diyar dolaşmaya, kendisiyle konuşup hangi derde nasıl deva olacaklarını anlatan bitkiler ve ağaçlar sayesinde insanlara şifa dağıtmaya başlamış. Ve böylece de Lokman Hekim efsanesi anlatılır olmuş."

Bu efsane pek çok farklı şekilde anlatılıyor ama ben ilk bu versiyonla tanıştım. Bunu neden yazdığıma gelince...Geçtiğimiz haftalarda beni derinden etkileyen bir rüya gördüm. Rüyada gece vakti bir grup insanla birlikte bir dağdaydık ve ben başını kaldırmış bir yılanın çalılıklardan çıkıp ortadaki ateşe doğru gittiğini gördüm. Biraz sonra ise 9-10 yaşlarında bir oğlan bana pişmiş ve otlarla tatlandırılmış yılan etini sunarak, sessizce uzaklaştı. Yılanın gövdesinden bir parçaydı ve hayatımda yediğim en lezzetli şeydi. Uyandığımda şaşkınlık içindeydim ama o etin muhteşem tadını hala hissedebiliyordum. Haftalarca da aynı tadı hissetmeye devam ettim. 

Bu arada, yılan etini hiç yemedim ve yemem de söz konusu bile olamaz. HAYIR! 

Şaşkınlık sonraki günlerde devam etti ve elbette oturup yılan hakkında ne bulursam okumaya, araştırmaya başladım. Elbette yılanın tıbbın simgesi olduğunu, eski derisini atarak yenilendiği için yenilenme ve eskiyi bırakma konusunda harika bir metafor olduğunu da biliyorum ama Bergama'daki rüyalarla şifa tapınağının tanrısı Asklepios'un yılanlarından Medusa'ya, Hititler'de Fırtına Tanrısı Teşup'un devasa ejderha/yılan Illuyanka'yı öldürmesine kadar her taşın altına baktım. Hiçbiri de ben de rüyayla bağlantı hissini uyandıramadı. 

Geçen gün Anadolu'daki şifacı mitlerini incelemeye dalmışken "tesadüfen" yukarıdaki efsaneyle karşılaştım. Kafamın içinde ampuller yanıp sönmeye başladı. Çok heyecanlandım. Rüya sayesinde, burnumun dibinde duran ama şimdiye dek pek de dikkat etmemiş olduğum Anadolu mitlerinin derinliklerinden gelen ve şamanik öğelerle dolup taşan bu öyküyü yeniden keşfetme ve paylaşma olanağı buldum.

Bu efsanenin derslerinden biri de, iyi öykülere sahip olmanın ne kadar önemli olduğu. Her daim iyi öykülerimiz olsun!      
   

 


18 Haziran 2014 Çarşamba

Web sayfam yayında. Bloglara kardeş geldi!

Bu blogu yazmaya başlayalı iki yıl oldu. Başlarken aklımda eğitmenlik de yoktu, diğer blogum da. Tek isteğim hoşuma giden, bana ilham veren şeyleri paylaşmaktı. Bu isteğimde bir eksilme olmadığı gibi eğitmen olarak paylaşma yolu da açıldı. Bu arada bir de gördüm ki blog yetmez oldu. Bir web sayfası gibi düzenleme  olanağı da olmadığından herşey çorbaya dönebiliyor. Bu yüzden son birkaç haftadır bir web sayfası hazırlamakla meşguldum. Herşeyini kendim yaptım! Eğitimler ve atölyelere daha kolay ulaşılabilir halde bulacaksınız diye umuyorum. Adresi de çok kolay: http://wwww.samanizmveruyalar.com

İki bloguma kardeş geldi!