29 Ekim 2015 Perşembe

Dönüşüm Haberleri Kasım 2015

Sandra Ingerman

Joshua Tree, California’da verdiğim iki harika eğitimden daha yeni döndüm. Çölde zaman geçirerek dinginliğin gücünü hissetmek ve  ağaç, bitki ve hayvanların  zorlu koşullarda büyüyüp gelişme becerisine tanıklık etmek her zaman harika birşey.

Hala geçen ay yazdıklarımı sindiriyorum ve bu ay yazacak yeni bilgiler için sözcüklerin yeterli olmadığını hissediyorum. Geçen ay yazdıklarımın derinliği ve iki hafta boyunca fazlaca konuşmak yüzünden, bir dinginlik ve derin düşünme haline geçmeye ihtiyacım olduğunu görüyorum. Ve bu hal de spritüel yolunda devam eden her birimiz için daima iyi bir haldir. 

Daha önce pek çek kereler sizinle paylaştığım gibi, uygulamaların yerleşip sizin bir parçanız haline gelmesi önemli. Joshua Tree’de verdiğim eğitimlerden biri Yeryüzü için Şifa ve Spritüel Işıkla Şifa. Diğerlerini bu güçlü çalışmayla tanıştırabilmek daima sevinç, umut ve ilham dolu hissetmeme neden oluyor. Pek çok nedenden dolayı bazı katılımcıların bu eğitime birden çok kereler katıldığını görüyorum. Bazıları bana yardımcı olmak için oradaydı, bazıları daha önce eğitime katılmışlardı ve bu çalışmayı kendi topluluklarıyla daha derin bir deneyim halinden paylaşmak için seremoni ve uygulamalarda derinleşmek, bazıları da bu kolektif enerjiyi sevdikleri ve onun içinde olmak için oradaydı.

Eğitime yeniden katılanlardan aldığım geri bildirimlerde, önceki eğitime göre derinleştiklerini hissettiklerini öğrendim.  Katılımcılar, yaptıkları yolculukları daha önce öğretip öğretmediğimi soruyorlardı çünkü liderlik yaptığım yolculukların onlara yepyeni geldiğini hissediyorlardı. Eğitimde yaptığım hiçbir değişiklik yok fakat elbette yaptığımız egzersizleri açıklamak için daha iyi sözcükler buldukça verdiğim yönergeleri de değiştiriyorum.  Eğitimi tekrarlayan katılımcılar çok daha fazla içgörü kazandılar ve kendi iç dünyalarında daha derin yerlere ulaştılar. Bu da yıllar içinde paylaştığım egzersiz, uygulama ve seremonileri tekrar etmeniz için sizi neden cesaretlendirdiğimi açıklıyor. Çünkü çalımayı bir parçanız haline getirmeniz, deneyimin zenginliği ve ne kadar derine gittiğiniz ile ilgilidir.  Ve uygulamaları derinleştirmemeniz , çalışmada yüzeysel kalmanıza neden olacaktır. Derinlere gitmek ve zaman içinde ektiğimiz tohumları büyütmek büyük bir potansiyel barındırır. 

Bu ayın yazısı için yaptığım bir yolculukta, bir dağ ya da tepenin üzerinde oturduğunuzu, manzarayı seyrettiğinizi, zihninizi boşalttığınızı ve düşlediğinizi hayal ettiğiniz bir yolculuk ya da meditasyon yapmanızı teşvik etmem söylendi.  

Uzaklara bakarken esintinin ya da rüzgarın yüzünüzü okşadığını hissedin. Temiz havanın koklayın. Havanın size sevgi ve ilham mesajlarını getirdiğini hissedin. Bedeninizin toprakta oturduğunu ve toprağın dokusunu hissedin. Gözleriniz aşağınızdaki manzarayı görmek için dönsün ve onun güzelliğine bakın. Güneşin enerjisinin hücrelerinizde emilerek sizi besledğini hissedin. Havanın tadını alın.   

Oturmaya devam ederken, çalışmanın nasıl sizin bir parçanız haline geldiğini derinlemesine düşünün. Bazılarınızın Dönüşüm Haberlerini okumaya yeni başladığını biliyorum. Ve bazılarınız da yıllardır bu sütunu okuyor ve yarattığımız küresel topluluğun kolektif enerjisi ile biraraya geliyor. Dünyanın dört bir köşesinden binlerce insanın her ay bu sütunu okuduğunu ve çalışmayı kendilerine özgü biçimde yaptıklarını hayal edin. Çünkü uygulamaların gerçek gücü onları değiştirip içselleştirmenizde yatar. Gezegen ve tüm yaşam adına hep birlikte çalışmamızın gücü ve desteğini hissetmenin sevincini kalbinizde hissedin.

Çevrenizi saran güzelliği seyrederken bu muhteşem Yeryüzünü tüm duyularınızla takdir etmenizi sağlayan bir bedene, zihne ve duygulara sahip olduğunuz için şükran duyun. Evet, hep birlikte karşı karşıya olduğumuz pek çok güçlük mevcut. Fakat hepimiz sevinç, sevgi ve destekle biraraya geldiğimizde farklı bir şekilde yol alırız. Ve inisiyasyonlar ve geçişler olmaya devam ederken hem şimdi hem de her zaman nasıl yol almak istediğinize dair seçimlerle karşılaşacaksınız. Eski çağlarda ve geleneksel kültürler için, görünen ve görünmeyen dünyalar birbirine örülüydü.  Bugün dünyalar arasında katı bir ayrım mevcut. Dünyalar arasındaki perdenin açılmasının ve yeniden heryerde sihri ve güzelliği görerek ruhsal bir yaşamı yaşamanın zamanı.

Kolektif olarak ruhla dolu bir yaşamı yaşamak ve ruhun yolunda yürümek için davet ediliyoruz.

Size sunmuş olduğum tohumlar aşağıda. Bunlara bakmak ve niyet, tekrar ve uygulama yoluyla büyümelerine yardımcı olmak sizin elinizde.

Günlük olarak düşünce ve sözcüklerinizin gerisindeki enerjiyi dönüşütütün ki kendinizi, diğerlerini ve yaşam ağındaki herşeyi sevgi ve ışıkla besleyesiniz. Bir duyguyu ifade etmekle bir duygunun enerjisini göndermek arasındaki farkı anımsayın.

Kullandığınız sözcüklerle kendinizi ve diğerlerini kutsayın.

Arzuladığınız sonuca götürmeyen düşüşnce ve hayallerinizi yeni sözcüklerle ifade edin.

Hem kendiniz hem de Yeryüzü için, yaşamak istediğiniz dünyayı tüm duyularınızla düşleyerek yaratma uygulamanızı sürdürün. Bu düşten yaşayın.

Uygulamalarınıza odaklanırken sonuca teslim olun.

Bedeninizi güçlendirmek için çalışın ve aynı zamanda da sevgi ve ışığın daha yüksek titreşimlerini iletebilecek net, güçlü ve sağlıklı bir araç olabilmek için gerekli olan duygusal çalışmanızı da yapın.

Doğa, doğanın döngüleri ve toprak, hava, su ve ateş elementleriyle bağlantınızı sürdürün.

Yaşamınızda size rehberlik sağlayan ve günlük olarak karşınıza çıkan alamet ve işaretleri izlemeye devam edin.

Günlük olarak yaşamınız için şükredin, sizin ve tüm yaşamın sürdürülebilirliğini sağlayan toprak, hava, su ve güneşe ve size rehberlik eden tüm yardımcı ruhlara teşekkür edin.  Gün içinde şükretme uygulamalarınızı eklemeler yapmak için yollar bulun. Ve yaşamın size getirdiklerine de şükran duyabilmek için kalbinizi açın.

Gerçekte ne olduğunuzu, yani ilahi ışık olduğunuzu anımsayın. İlahi ışığınızı absorbe etme ve onu yeryüzünün içi ve çevresinde yayma uygulamanızı, yani transfigürasyon uygulamanızı sürdürün.

Diğerlerine kuvvet yansıtın. Diğerlerini ilahi ışıkları ve kusursuzlukları içinde algılayın. Diğerleri zorluklar içinden geçerken onlara acımayın. İçinde bulundukları durum için onlara şefkat duyun ama acımayın.

Herşeyin içindeki güzelliği algılayın. Algımız gerçekliğimizi yaratır.

Derin ve zengin bir içsel dünya yaratmayı sürdürün.

Spritüel yaşamınızı olağan yaşamınızdan ayrı tutmayın. Çalışmanın kendisi olun!

Şamanik bir yaşam tarzını sürdürerek günlük yaşamınızı güçlendirmeyi sürdürün.


Amerika Birleşik Devletleri’nde Kasım ayı Şükran gününün kutlandığı aydır. Doğal olan karşılıklılık halini deneyimlemek için her gün şükran günü olmalıdır. Her sabah kalktarak güne yaşamlarımız için şükrederek başlamalıyız. Ve sonra da kalbimizin derinlerine uzanarak ve yaşam ağındaki herşeye teşekkürlerimizle, ne için şükran duyduğumuzu belirtmeliyiz. Her zaman uyanıp yaşadığım yerin ruhuna, yaşadığım yerin ata ruhlarına ve kendi atalarıma bana verdikleri yaşam için şükranlarımı sunarım. Toprak, Hava, Su ve Ateş olarak da güneşe, büyümem için bana verdikleri için şükranlarımı sunarak devam ederim. Tüm elementlerin içinde yaşayan doğa varlıklarını onurlandırırım. Ve bizimle birlikte Yeryüzüne bakan gizli halkı onurlandırırım.  Dünyadaki herkes eğer her gün bunu yapsaydı olasılıklar ne olurdu hayal edin Yeryüzündeki yaşamın nasıl değişeceğini hayal edin. 

Bu ay boyunca büyük bir kolektif güç şükran sunmaya odaklanacağından, bu enerjiye katılarak sevgi ve ışığın gücünü artırabiliriz.

Bunu dolunayda yaptığımız İnsanlardan Oluşan Bir Işık Ağı Yaratma seremonimize katabiliriz. Dolunay 25 Kasım’da. Haydi Yeryüzü ve tüm yaşam için yeni bir düşle canlanmış bir gerçeklik örgüsünü yaratan bir sevgi ve ışık enerjisini inşa etmeye başlayalım. Haydi Yeryüzü’nün içi ve çevresinde bir ışık ağı örerken hep birlikte ışığımızı, sevgimizi ve şükranımızı yayalım   

Dönüşüm Haberlerini okumaya yeni başlayanlar lütfen ana sayfadan İnsanlardan Oluşan Bir Işık Ağı Yaratmak yazısını okuyunuz.

Tüm yaşam için yeni bir düşü yaratmak için çalışan her birinize şükran duyuyorum. Teşekkür ederim!


Copyright 2015 Sandra Ingerman.  Tüm hakları saklıdır.

8 Ekim 2015 Perşembe

Dönüşüm Haberleri Ekim 2015 - Sandra Ingerman

Çeviren: Simin Uysal

Yıllar içinde, gezende yaşadığımız aşırı değişimler nedeniyle, değişim dalgalarıyla nasıl uyum içinde hareket edebileceğimiz üzerine yazdım. Tüm düzeylerde karşılaştığımız zorlukları seslendirdim. Ve zamanın başlangıcından bu yana varolan ve rüyayı değiştirmek, dönüştürmek ve şifalandırmak için gereken çalışmayı yapmak için ruhların dünyasıyla bağlantı kurmak amacıyla yararlanılan antik spritüel öğretiler üzerine de yazdım. 

Karşılaştığımız giderek artan şiddet, çevresel felaketler, iklim değişimleri, ekonomik zorlukların yanında bireysel sağlık sorunları  düşünüldüğünde pek çoğunuzun yaşadığı iniş çıkışları hayal edebiliyorum.

Aranızdan bazılarının kimi günler kendi yaşamı ve gezegendeki sorunların çok ileri gittiğini hissettiğini ve bu yüzden oluşan ümitsizlik hissinin de spritüel çalışmanızı bloke ettiğine  eminim.  Ve bazen de sabah uyandığınız ve evrene ve varolan güçlere pes etmeyeceğinizi güçlü biçimde belirttiğiniz ve fiziksel alemdeki değişimi yaratan görünmez temeli yaratan uygulamalara devam etmek için içinizde halen yanan ateşi hissettiğiniz günler de var.  

Hepsi yaşamın iniş çıkışlarının bir parçası. Kendi yaşamımda çok şiddetli geçişlerle karşı karşıya olduğumu biliyorum. Bazı günler herşeyden vazgeçmek istiyorum. Vazgeçmek gerçekte hiç birimiz için bir seçenek değil. Fakat egonun ne olması gerektiğine dair düşüncesinden vazgeçmek önemli. Çünkü hem Ruh’a hem de Doğa’ya teslim olmalıyız.   

Ruhumuz bizleri umutsuz hissettiğimiz ve yaptığımız spritüel uygulamalarla oluşan dışsal değişimi göremediğimiz tüm geçiş dönemlerinde ileri taşır.  Ve Doğa’nın bir parçasıyız ve Doğa’nın ölüm ve yeniden doğuş sürecinde kendi akışı ve zekası vardır.

Yaşamımda, karşılaştığım kişisel güçlükler ya da çevremde yüreğimi paralayan olaylar hakkında,  insani düzeyde hissettiklerimi kabul etmenin önemli olduğuna inanıyorum. Aynı zamanda da, her gün yataktan kalkıyorum, varolanlarla yüzleşmek için orada oluyorum, Doğanın zekasına ve içsel ışığıma teslim oluyorum. 

Ve biliyorum ki, Aşağı Dünyaya yeni bir düzeyde şamanik inisiyasyon için çağırıldığımı biliyorum. Kara Anne’nin evine çağrılıyorum. Kurşunu altına çeviren simya sürecinde benim için, teslimiyet, güven ve sabır içinde içsel çalışmamı yapmanın zamanı.

Hem kişisel hem de kolektifin parçası olarak yaptığımız o kadar spritüel çalışmanın sonucunda değişimin olduğunu neden görmüyoruz? Aslında olan çok şey var. Her gün topluluklarımızda, bir kişi, aile ya da tüm grup için gerçekleşmiş mucizevi bir değişim ya da şifa hakkında öyküler duyuyoruz.    Transfigürasyon uygulamasını sürdürenlein gönderdikleri, mucizevi şifalara ilişkin öyküleri toplamaya devam ediyorum. Fakat uygulamanıza devam etmeniz için size ilham verecek bir değişim, sizin için kişisel olarak ya da daha geniş boyutta olmuyor olabilir.          

Pek çoğumuz mucizelerin neden kişisel olarak bizim için ya da yaşadığımız yer, şehir ya da ülke için gerçekleşmediğini merak etmeye başlıyor. Bunun bir cevabı yok. Ruhsal dünyada yalnızca birlik ve ışık var ve biz ilahi olana güvenebiliriz. Biçim dünyasında ise ışık ve karanlık var. Ve karanlık bizden acı, korku ve ruhun bizden ışımasına engel olan parçalarımızın gitmesine izin verdiğimiz inisiyasyonların içine, Alt Dünyanın derinliklerine dalmamızı gerektirir. Walking in Light: The Everyday Empowerment of Shamanic Life (Işıkla Yürümek) adlı kitabımda anlattığım gibi bu süreç parçalanma, aydınlanma, yeniden biraraya gelme, yeniden yapılanma ve yeniden oluşmayı içerir.  

İnisiyenin Aşağı Dünyanın karanlık alemlerine çağırıldığı yolculuğu çağlar boyunca anlatılagelen dönüştürücü mitlerin, destanların ve öykülerin özünü oluşturur. Bunlarda kişi bölünme ve parçalanmadan sonra yaşamın ışığına yeniden döner. 

Kültürümüzde inisiyenin geçiş töreninin anlaşıldığı ve kahramanın yolculuğundan eve döndüğünde hoş karşılandığı bir modelimiz yok. Ve bu kişilere derin kriz ve hastalık sırasında meydana gelen değişimlerin sonrasında bu değişimleri entegre etmelerinde yardımcı olmamız için gerçekten ihtiyacımız olan bir model.

Eğer bu bir rüyaysa görünmez alemlerdeki yeni gerçekliği görünene örmek için sürdürdüğümüz çalışmamızın rüyayı neden değiştirmediğini merak etmeye başlamış olabilirsiniz. Ve inanıyorum ki yeniden doğuşun gerçekleşmesi için gerekli olan ölüm süreci henüz tamamlanmış değil. Fakat tüm kalbim ve hücrelerimle biliyorum ki güzelliği ve sağlığı yaşamlarımıza ve gezegenimize yeniden getirecek sağlam bir temel ve gerçeklik örgüsü inşa ediyoruz

Şu anda çok büyük bir teslimiyet, inanç ve azim gerekiyor.

Eğer umudunu kaybeden insanlardan biriyseniz, kişilik/ego düzeyinde hissettiklerinizi Kabul edin. Kaybettiğiniz şey için kendinize yas tutmak için izin verin. Ama her gün uyanmaya ve yaşamınız için, yaşamı destekleyen toprak, hava, su, ateş (güneş olarak) ve görünmeyen düzeylerde çalışan yardımcı ruhlara teşekkür edin.

Hem Dönüşüm Haberlerinde hem de kitaplarımda pek çok uygulama paylaştım. Paylaştıklarım basit uygulamalar. Bunların içinden sözcüklerinizi, düşüncelerinizi ve gündüz düşlerinizi yenilmişlik duygusundan ilhama dönüştürmenize yardımcı olan tek bir basit uygulamayı seçerek her gün yapmanız bile büyük birşey. Günde yalnızca tek bir uygulama bile kalkıp, rüyayı değiştirmek için azimle çalışmayı sürdüren diğer binlercesine katılmanıza yardımcı olacaktır.    

Ve eğer yaşamın büyümek ve dönüşmenin bir yolu olarak size acıyı sunan dönemlerinden bireysel olarak etkileniyorsanız, içinize dönmek ve içinizi keşfetmek için zaman ayırın. Değişim için zorlamayın. İçinize yolculuk ederek ve ilahi ışık ve kusursuzluk olan gerçek doğanız ile birlikte olmakla güçlenmiş hissedeceksiniz. Çünkü size etkileyen dışsal olaylardan daha fazlasısınız. Aynı zamanda insan olarak bir büyüme yolunda deneyimler yaşayan ilahi ışıktan bir varlıksınız.   


Ağustos ayında yaptığım bir sunumun açılışında yaptığım bir konuşmayı yaşamınız ve çalışmanıza ilham vermesi ümidiyle paylaşmak istiyorum.

Yaklaşık 20 yıl once California’nın güneyinde büyük bir deprem olacağı öngörülüyordu. O zamanlar Santa Fe’de yaşıyordum. Herkes kaçmaya çalıştığı için pek çok insanın uçak bileti bulamadığını duymuştum.

Daha sonra Santa Fe’nin yerel bir gazetesinde Los Angeles’a giderek, orada bir yer seçerek oturup dua eden Tibetli rahiplerle ilgili çok kısa bir makale okudum. Diğer herkes kaçarken Los Angeles’a neden geldikleri sorulduğunda, güçlüklerin olduğu zamanlarda sorun olan yerden kaçmadıklarını, bunun yerine topluluk olarak biraraya gelerek sonucu değiştirebilmesi için sorunlu yere güç vermek için dua ettiklerini anlatmışlardı.   

Bu beni daima etkilemiştir. Çünkü şu an pek çok zorlukla karşı karşıyayız. Ve değişim ve dönüşüm yaratmak için enerjilerimizi biraraya getirmemiz çok önemli. Ve aynı zamanda sonuca teslim olmak için egosal düzeyde çalışmamızı da yapmalıyız. Ve gelecekte böyle sorunların oluşmasını engellemek için de olağan eylemlerde de bulunmaya devam etmeliyiz. 

Spritüel, duygusal/zihinsel ve fizikseli bu şekilde biraraya getirebiliriz.

İnsanlar daima topluluk içinde yaşamışlardır. Ve bu da topluluk üyelerinde topluluğun, Yeryüzü’nün ve yaşadıkları yerin sağlığını destekleyen eylem ve davranışlar içinde bulunmak ve bu şekilde sağlıklı yaşamak için sorumluluk duygusu yaratmıştır.

Toplumun evriliş biçimi nedeniyle insanlar çok izole. İnsanlar topluluk özlemi çekiyor ve bunu ne çok insanın bir topluluğa aidiyet hissi – yaşadıkları izole hayattan daha büyük birşeyin arayışıyla katılacak workshop ve konferanslar aramalarından görüyoruz. 

Ve aynı zamanda toplulukta biraraya geldiğimizde, topluluğu onurlandırmak ve onun gücü ve sağlığını destekleyecek uygun davranışlarda bulunmak için içimizde derinlere uzanmalıyız.

Ve buna ek olarak, binlerce yıllık şamanik uygulamalardan biliyoruz ki insanlar topluluk halinde düşünce, hayal ve spritüel dualarını birleştirdiğinde, geometrik biçimde şifalandırıcı bir değişim meydana gelir. 

Dolunay 27 Ekim’de. Haydi spritüel enerjilerimizi birleştirelim ve Yeryüzü ve tüm yaşam için koşulsuz sevgi duygularıyla dolalım. Kendi spritüel ışığınızla dolduğunuzu hissedin ve onun topluluğumuzun ilahi ışığı ile birlikte Yeryüzü’nün içi ve çevresinde ışımasına izin verin. 

Bizi taşıyacak büyük bir kişisel spritüel güce ve aynı zamanda da görünmeyen alemlerdeki şefkatli ruhların destek ve sevgisine sahip olduğumuzu bilerek, değişim dalgalarıyla seyredelim.  


Copyright 2015 Sandra Ingerman.  All rights reserved. 

13 Eylül 2015 Pazar

Kayıp Ruh Parçalarının Geri Getirilmesi (Soul retrieval) - Sandra Ingerman

Çeviri: Simin Uysal

Kendinizi topluluğunuzun üyeleriyle birlikte bir çemberde otururken hayal edin. Travmatik bir deneyimin sıkıntısını çeken topluluğunuzun bir üyesini desteklemek için biraradasınız. Eğer bir kişi acı çekiyor ve hastaysa tüm topluluğun bundan etkilendiğini biliyorsunuz. Bu yüzden, şifanın gerçekleşmesi için gerekli alanı desteklemek için geldiniz.
           Gece karanlık ve gökyüzünde yıldızlar parlıyor. Hava durgun. Herkes kendisini evrenin sevgi dolu kollarında hissediyor ve şifanın burada toplanan herkes için gerçekleşeceğine kuşku yok.
            Şaman, evrenin gücüne seslenmek için davul çalmaya ve dans etmeye başlarken, egosal benliğini de bir yana bırakıyor ve ruhların yardımıyla dolan boş bir araç haline geliyor.
            Hasta, çemberin ortasında sessizce yatıyor ve kaybolmuş canını, kaybolmuş canlılığını geri almaya hazır biçimde derin nefesler alıyor.
            Şaman, canın nereye gitmiş olduğunu takip ederken bir yandan da yolculuğunun şarkısını sesli biçimde söylüyor Ve onu bulduğunda da geri dönüyor ve canı hastanın kalbinin derinliklerine doğru üfleyerek onun tüm bedenini yaşamın ışığıyla dolduruyor.
            Bir kişi şifalandığında herkes şifalandığı için sevinç var. Topluluk şimdi yeniden bir bütün ve barış ve uyum yeniden sağlanabilir
            Çalışma tamamlandı.


   Şamanizm insanlıkça bilinen en eski spritüel uygulamadır. Arkeolojik delillerden şamanizmin tüm dünyada en az 40,000 yıldan bu yana uygulandığını biliyoruz. Bazı arkeologlar ise, şamanizmin 100,000 yıldan bu yana var olduğuna inanıyor.

   Şaman sözcüğü Sibirya’da yaşayan Tunguz halkından gelir ve “karanlıkta gören” anlamına gelir. Şamanizm, Asya, Avrupa, Afrika, Avustralya, Grönland ve Kuzey ve Güney Amerika’nın çeşitli yerlerinde uygulanmıştır.

   Şaman, hastalığın spritüel yönlerine eğilmek, kayıp can parçalarını geri getirmek, bilgi almak, ölenlerin ruhlarına geçişlerinde yardım etmek ve topluluk için çeşitli seremoniler icra etmek için ruhlarla doğrudan etkileşimde bulunan kadın ya da erkektir. Şamanlar, şifacı, doktor, rahip, psikoterapist, mistik ve öykü anlatıcısı görevlerini yapmışlardır.

   Şamanlar, fiziksel ya da duygusal düzeyde oluşan hastalığın spritüel yönüne bakarlar. Kayıp Ruhu Geri Getirmek: Parçalanmış Benliği Onarmak (Soul Retrieval: Mending the Fragmented Self) adlı kitabım için araştırma yaptığım sırada, ruh kaybının dünyadaki çoğu şamanik kültürde hastalığın nedeni olarak görüldüğünü gördüm.  

   Ne zaman duygusal ya da fiziksel travma yaşasak, ruhumuzun bir parçasının bu deneyimi atlatmak için bedeni terkettiğine inanılır. Burada kullandığım ruh sözcüğünün anlamı özümüz, yaşam gücümüz, hayatta kalmamızı ve gelişmemizi sağlayan canlılığımızın bir bölümü.

  Kültürümüzde ruh kaybına neden olabilecek travma çeşitleri cinsel, fiziksel ya da duygusal her türlü taciz olabilir. Diğer nedenler ise kaza, savaşta bulunmak, terör saldırısına uğramak, kişisel değerlerimize uygun olmayan davranışlar, doğal felaketler (yangın, hortum, fırtına, deprem, vd,), ameliyat, bağımlılıklar, boşanma ya da sevilen birinin ölümü olabilir.

   Şoka neden olan her olay ruh kaybına neden olabilir. Ve bir kişide ruh kaybına neden olan bir olay, diğeri için neden olmayabilir.

  Ruh kaybının bizim için iyi bir şey olduğunu anlamamız önemlidir. Ruh kaybı acıya karşı hayatta kalmamız içindir. Eğer kafa kafaya çapışacak bir arabanın içinde olsam, içinde kalmak istediğim son yer bedenim olurdu. Psişem böyle bir acıya dayanamazdı. Yani, psişelerimizin acının bütün etkisini hissetmemiz için sahip olduğu ve özümüzün ya da ruhumuzun bir parçasının bedenimizi terketmesini sağlayan böyle muhteşem bir kendini koruma mekanizması mevcuttur.

   Buna psikolojide disosiyasyon (çözülüm) adını veririz. Ama psikolojide neyin çözüldüğü ve bu parçanın nereye gittiği hakkında konuşmayız. Şamanizmde, ruhun bir parçasının bedeni terkettiği ve şamanların olağan dışı gerçeklik olarak adlandırdığı bir bölgeye giderek ve spritüel alemlere müdahale ederek, geri dönüşünü kolaylaştırdığı anlayışı vardır.

   Ruh kaybı bir hayatta kalma mekanizması olmasına karşın, şamanik bakış açısına göre sorun, ayrılmış olan ruh parçasının genellikle kendi kendine geri dönmeyişidir. Ruh kaybolabilir, başka biri tarafından çalınabilir ya da travmanın geçtiğini ve artık dönmenin güvenli olduğunu bilmiyor olabilir.

  Değişmiş bir bilinç durumuna geçerek kayıp ruhun alternatif gerçekliklerde nereye gittiğini bularak hastanın bedenine geri döndürmek daima şamanın rolü olmuştur.

   Ruh kaybının pek çok belirtisi vardır. Sıkça rastlanan bazıları kişinin kendini tümüyle bedeninde, canlı ve hayatın içinde hissedemediği disosiyasyondur. Diğer belirtiler kronik depresyon, intihara eğilim, travma sonrası stres sendromu, bağışıklık sistemi sorunları ve şifalanmayan kederi kapsayabilir. Bağımlılıklar da içimizdeki boşlukları doldurmak için kullandığımız maddeler, yemek, ilişkiler veya iş ya da somut nesneler satın aldığımız ruh kaybı belirtileridir.

   Ne zaman bir kişi belirli bir olayı kastederek, o zamandan beri aynı kişi değilim diyor ve bunu olumlu anlamda söylemiyorsa olasılıkla ruh kaybı meydana gelmiştir.

  Bugün ne kadar çok ruh kaybı olduğunu parayı yaşamın önüne koymamızdan anlayabilirsiniz. Ne zaman bir kişi maddi kazanç için diğer yaşam formlarını öldürmemiz gerektiğini söylese, o kişi ruh kaybından mustariptir.  Ne zaman bir kişi bir araba daha almanın ya da nesneleri toplamanın mutluluk getireceğine inanıyorsa, o kişi ruh kaybından mustariptir. Gördüğünüz gibi, birbirimize ve diğer canlılara nasıl davrandığımıza baktığımızda, bugün gezegen çapında bir ruh kaybı ile karşı karşıyayız.

   Koma da ruh kaybıdır. Fakat komada bedenin içinde dışındakine göre çok daha az ruh vardır. Çağımızda koma ile çalışmak pek çok nedenden dolayı çok karmaşıktır. Ruhun hangi yöne gitmeye çalıştığını anlamak için şamanın çok becerikli olması gerekir. Ruhun n bedenine yeniden dönmek için mi yoksa hastanın ölümü ile sonuçlanacak olan aşkın gerçekliğe geçişi için mi yardıma ihtiyacı vardır? Bu başlık üzerine söylenecek çok şey var ama bunlar bu makalenin kapsamının dışında.

   Bugün şamanizm uygulamasına ilgi yeniden uyanıyor. Günümüzde yüzlerce harika şamanik uygulamacımız, ruh parçalarının geri getirilmesi uygulamasını kültürümüze yeniden tanıtıyorlar.

   Şamanik kültürlerde ruh kaybının çok iyi bilindiğini ve travmaya uğramış bir kişinin kayıp ruh parçalarının travmayı izleyen üç gün içinde geri getirildiğini öğrenmek ilginizi çekebilir.

   Günümüzde kayıp ruh parçalarını geri getirme uygulaması olmamasından dolayı modern şamanik uygulamacılar kayıp ruh parçalarını arayıp bulmak için on, yirmi, otuz, kırk yıl daha geriye gidiyorlar.

   Ayrıca, şamanik bir kültürde bireyler yaşamlarında hastalığa ya da soruna neden olabilecek dengesizliğin ne olduğunu bilirdi.

   Bizim kültürümüzde ise hastalığı yaratan spiritüel uyumsuzluğun ne olduğunun farkında değiliz. Ve ruh kaybı o kadar genç yaşlarda meydana geliyor ki bu ilk ruh kaybı nedeniyle yaşadığımız bilinçaltı örüntülerin farkına varmadan yaşıyoruz. Daima ruhumuzu geri almaya çalışıyoruz. Ve bunu da travmayı sürekli tekrarlayarak yapıyoruz. Yaşam öykümüzde yer alan insanların adları değişebilir ama öykü genellikle aynı.

   Ruhun kayıp parçalarının geri getirilmesinin etkileri kişiden kişiye farklılık gösterir. Bazıları kendilerini daha çok bedenlerinde ve yoğun hisseder.  Bazıları daha hafif ve sevinç dolu bir halin kendilerine geri döndüğünü hisseder. Bazıları içinse geçmiş travmaların anıları tetiklenebilir ve üzerinde çalışılması gereken çeşitli duyguları ortaya çıkarır. Ve bazıları içinse etkiler çok haififtir ve geri getirilen ruhu entegre etmek için çalışma yapılana dek değişim fark edilmez.

   Kişi kendisini daha fazla bedeninde ve dünyada hissettiği zaman dengeli ve uyumlu olmayan davranışlarının daha çok bilincinde olurlar. Hissizleştiğimizde dünyada olanlarda bir sorun olduğunun farkında olabiliriz ama değişim ihtiyacını kolayca görmezden gelebiliriz. Ruhla dopdolu olduğumuzda saklanacak bir yer yoktur ve yaşamlarımızı değiştirmek için esinle dolu oluruz.

   Yıllar içinde danışanlarla çalışma ve bu çalışmayı öğretme yöntemimi değiştirdim. 1997 yılında, Kayıp Ruhu Geri Getirmek: Parçalanmış Benliği Onarmak (Soul Retrieval: Mending the Fragmented Self) kitabıma Yazarın Notu bölümünü ekledim. Çalışmadaki bu evrim, bilincin kültürümüzdeki evrimiyle yakından ilişkili. Pek çok kişi geçmişlerindeki travmaların öykülerinde sıkışıp kalıyor ve insanlara şimdiki ve gelecekteki yaşamları için yeni öyküler yaratmaları için yardımcı olma gereği doğdu.

   Danışanlarla çalışmalarımdaki vurgu, ruhun geri dönüşüyle birlikte erişebilecekleri yetenek ve güçlere dair öyküleri paylaşmayı da içeriyor. Çünkü travma nedeniyle ayrılan ruh parçaları sevgi, güven, yaratıcı ya da mutlu olma gibi güç ve armağanları da beraberinde götürür.

   Günümüzde insanların daha fazla kötü habere ihtiyacı olmadığı için kendimi geri dönen güzelliği vurgular ve danışanım şimdi bütünlenmiş olduğu için yaratabileceği mutluluk dolu yaşama dair esin verici öyküleri anlatırken buldum.

   Günümüzde, elimizdeki teknoloji beyni haritalandırmaya olanak sağlıyor. Ve bu sayede beynin yeni nöral ağlar ve yeni davranış biçimleri yaratmadaki büyük potansiyelini biliyoruz.

   Yaşadığımız kültürün değişimi, çalışmamızı da evrimleştirmemizi gerektirdiği için, danışanların, geçmişin travmaları ve dramlarını yeniden yaratmak yerine daha sağlıklı ve sevinç dolu yaşam örüntülerini yaratma becerilerini desteklemek isteriz.

   1990 larda yazmış olduğum gibi, danışanlarıma, yeni nöral yollar yaratmalarına yardımcı olmak için, ruhun geri getirilmesi ile birlikte gelen becerileri ile ilgili ilham dolu sözcüklerle dolu şifalandırıcı öyküler paylaşmaya başladım. Yeni olasılıkların gösterilmesiyle birlikte beyin de değişimi destekleyen yeni nöral yolları yaratmaya başlıyor.

   Bundan bir kaç yıl sonra danışanlarımla çalışmamı yeniden değiştirdim ve ruhun kayıp parçalarının geri getirilmesi çalışmasını yeni bir biçimde öğretmeye başladım.

  2006 yılında kitabıma yeni bir sonsöz yazdım ve burada bazı beyin araştırmaları ile ilgili detayları ve çalışmamı nasıl değiştirdiğimi anlattım

  Ruh hakkında konuştuğumuzda aslında ışık ile ilgili konuşuyoruz. Danışana ruh parçalarını ve kayıp canlılığı geri getirdiğimizde aslında ışığı geri getiriyoruz. Kitabımda daha önce danışanların geri dönen ruh parçalarını alabilmelerinin gereğinden bahsetmiştim. Şimdi ise danışanın geri getirilmiş ruh/özün ışığını tüm hücrelerine tümüyle alabilmesi gereğini vurguluyorum.

   İlk adım danışana geri dönen özün ışığını absorbe etmesi için bir metafor bulması için yardımcı olmak. Danışanın işine yarayacak özgün bir metafor bulması hayati önemde. Paylaştığım bazı örnekler, suya bırakılan kuru bir süngerin suyu emmesi. Uzun süre yağmurda kalan bir çiçeğin güneş açtığında onun sıcaklığını ve ışığını içine çekmesi. Ya da belki bunun tam tersine, kuraklık çeken bir yerde yaşayan bir çiçeğin yağmurun gelişiyle birlikte suyu içine çekmesi. Verdiğim diğer bir örnek de karanlık bir odada perdelerin açılması ile birlikte odayı dolduran ışık. Bunlar paylaştığım örneklerin yalnızca birkaçı ve daha sonra danışanın kendisine uygun bir metaforu düşünmesini istiyorum.

   Sonrasında danışandan, ben geri gelmiş özü üflediğim sırada bu metafora odaklanmasını istiyorum. Danışanlara ellerini karınlarına koymalarını ve ruhlarının ışığını absorbe ederken derin nefesler almalarını söylüyorum.

  Yolculukta gördüklerimin öyküsünü paylaşmak için bekliyorum. Çünkü ruhu bedene üfler üflemez öyküyü paylaşmak, danışanın enerjisini bedeninden kafasına taşıyor

  Çok hafif davul vuruşları, Tibet çanakları, ziller ve şarkı gibi çeşitli enstrümanları üzerinde yaklaşık 20 dakika süreyle çalarken, danışana nefes alması ve ruhun ışığını absobe etmesini söylüyorum

   Sonra geri dönmüş olan güç ve armağanlara odaklanarak şifalandırıcı öykümü paylaşıyorum.

   Bu şekilde çalışmaya ve öğretmeye başlamamdan bu yana çalışmanın olumlu sonuçları geometrik olarak arttı.

   Kendisine ruhunun kayıp parçaları geri getirilen danışanın çalışma yapması gerektiğine inanıyorum. Eğer danışan gerekli kişisel çalışmasını yapmış ise, ruhunun kayıp parçalarının geri getirilmesi çalışmasının sonu olabilir. Eğer yapmamışsa bu, çalışmasının başlangıcı olabilir.

   Bu aşamada sağlıklı bir yaşam biçimi yaratmak ve bütünlük ve şifa dolu bir yaşamı destekleyecek sağlıklı ilişkileri kendine çekmek danışanın elindedir. Kayıp ruh parçalarının geri getirilmesi ile kavuştuğumuz enerji ve geri gelen canlılığımızı olumlu bir şimdi ve gelecek için nasıl kullanmak isteriz? Ve yalnızca hayatta kalmak yerine büyüyebilmek için tutku ve anlamı yaşamlarımıza nasıl yeniden katarız? Tüm bu konulara “şifadan sonra yaşam” adını veriyorum ve bunlar kayıp ruh parçalarının geri getirilmesinden sonra uzun dönemde şifa yaratmak için yaşamsal önemde.

  Eve Hoşgeldin: Ruhunuzun Eve Olan Yolculuğunu İzlemek (Welcome Home: Following Your Soul’s Journey Home) ve Yeryüzü için Şifa:Kişisel ve Çevresel Toksinleri Nasıl Dönüştürmeli (Medicine for the Earth: How to Transform Personal and Environmental Toxin) kitaplarımda olumlu bir şimdi ve gelecek yaratmak için yaşamlarımıza katabileceğimiz spritüel uygulamalar üzerine yazdım.

   Bu yazıyı okuduğunuz sırada kayıp ruh parçalarının geri getirilmesinin kendi yaşamlarınızla ilişkisini ve gezegenin iyiliği için insanların yeniden ruhla dopdolu olmalarında yardımcı olunmasının önemini görebildiğinize eminim.  

   Bu çalışma, yaşadığımız zaman için hayati bir çalışmadır. Yeryüzü çocuklarını yuvada görmek istiyor ve onların şimdi evde olmalarını istiyor.  Eve dönmenin ve yeryüzündeki yerimizi almanın zamanı geldi. Ruhumuzu tümüyle ifade etmek ve yaşamak istediğimiz dünyayı yaratmak bizim doğuştan hakkımız. Ve üzerimizdeki yıldızlar gibi parlamak da doğuştan hakkımız. Işığımızı yeniden dünyayla paylaşmanın zamanı geldi.

   Yaşadığınız yerde bir şamanik uygulamacı ya da şamanik öğretmen bulmak için www.shamanicteachers.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

Copyright © 2012 Sandra Ingerman. Tüm hakları saklıdır.
http://www.sandraingerman.com/sandrasarticles/soulretrieval.html 


7 Ağustos 2015 Cuma

Polinezya Yol Bulma Sanatı

Simin Uysal


Yerli halkı tarafından Rapa Nui olarak adlandırılan Paskalya adası mitolojisine göre,  bu adaya ilk yerleşen Polinezyalılar Hotu Matu’a adındaki kral ya da büyük şefin önderliğinde buraya gelmişlerdir.  
Paskalya Adası mitolojisi, bize Polinezyalıların Hiva adındaki ilk ülkelerinde, bir iç savaş zamanında Hau-Maka adında, aynı zamanda dövmeci olan bir “rahip”, halkı ve kralı Hotu Matu’a için savaştan uzak ve huzurlu bir yer bulmak istediğini anlatır. Hau-Maka ruhunun uzak bir diyara yolculuk yaptığı bir rüya görür. Bu rüyada ruhu ilk olarak üç küçük adaya (Motu Nui, Motu Iti, Motu Kao-kao) ve büyük bir deliğe (Rano Kau volkanik krateri) varır.  Hau Makanın ruhu adanın çevresindeki rüya yolculuğunu saatin ters yönünde sürdürür ve Anakena (adanın kuzeyinde güvenli bir liman ve kralın gelecekte yaşayacağı yer), Papa o Pea (genç prenslerin büyüyeceği yer) gibi yirmi sekiz yer daha tespit eder.
Hau Maka uyandığında kardeşi Hua Tava’ya rüyasını anlatır ve ondan gidip bu rüyayı krala anlatmasını ister.  Rüyayı dinleyen kral, yedi adam görevlendirerek, Hau Maka’nın rüyasındaki adayı aramalarını ister ve onlara hedefe ulaşmaları için rüyanın sağladığı “haritayı” verir. Vaitu Nui’nin (Nisan ayı) 25. Günü yola çıkarlar ve Maro’nun (Haziran) ilk günü üç küçük ada ve büyük deliğe ulaşırlar. Hau-Maku’nun rüyasındaki yolu takip ederek yolculuklarını saatin aksi yönünde sürdürür ve keşiflerini tamamlayarak sonunda geri dönerler. Döndüklerinde kral, halkına toplanmalarını söyler ve iki ayın sonunda Paskalya Adasına varıp oraya yerleşirler. 1722’de Hollandalı kaptan Jacob Roggeveen’in keşfine dek bin yılı aşkın bir süre boyunca da dünyadan izole biçimde yaşamışlardır.
Dünyaca ünlü, hemen her turistik kitapta yer alan Maoi adındaki heykeller de buradadır. Tam olarak hangi tarihte yapıldığı da bilinmeyen heykellerin, M.S. 1000 ile 1600 yılları arasında yapıldığı tahmin edilmektedir. Yine tahminlere göre bu taş heykeller, atalar kültü çerçevesinde, yerliler tarafından atalarının ruhlarını onurlandırmak için yapılmıştır.
Polinezyalıların okyanusta binlerce kilometreyi pusula ya da herhangi bir alet olmaksızın geçebilmelerinin adı “yol bulma sanatıdır”. Usta yol bulucular güneş, ay, yıldızlardan, rüzgarlardan ve bulutlardan, balık ve kuşların hareketlerinden yararlanır ve atalarından sözel gelenekle geçen öğretileri uygularlar.  Bunu nasıl yaptıkları, 1970li yıllarda Hawaii’li bir grup araştırmacının ilgisini çekmiştir. Böyle bir yolculuğu, Hōkūle‘a adlı geleneksel kanoyu aslına uygun olarak yeniden inşa etmek ve tayfaları eğitmek için Melanezya’dan Pius Mau Piailug adında usta bir yol bulucuyu davet etmişlerdir. Atalarından, geleneksel biçimde çıraklık yoluyla ve gerekli pek çok şeyi şarkılarla öğrendiği bu sanatın modern dünyada kaybolup gitmesini hiç istemeyen Mau, bu daveti kabul ederek Hawaii’ye gitmiş ve onlara dalgaları dinlemeyi, rüzgarlarla konuşmayı, yıldızları ve kuşları izlemeyi öğretmiştir. Okyanusta yapılan binlerce millik yolculuklarda hava daima açık, dalgalar daima küçük, balıklar, kuşlar ve yıldızlar ise sürekli görünür değildir. Bir yol bulucu, yıldızsız geceler ve fırtınalı havalarda da yolu bulmak zorundadır.
Hawaii’de bulunan Polinezya Deniz Yolculuğu Derneği’nin üyesi ve Mau’nun öğrencilerinden Nainoa Thompson 1979 Kasım’ında, Tahiti’ye yapacakları yolculuktan kısa bir süre önce, Mau’dan aldığı son dersi anlatır:
“Mau ile birlikte,  gökyüzünü gözlemlemek için Lanai’ye gittik. Yakında Tahiti’ye yola çıkacaktık. Endişeliydim hatta biraz korkuyordum. Önümdeki muhteşem bir meydan okumaydı.
Mau, Tahiti’nin hangi yönde olduğunu göstermemi istedi. Gösterdim. Sonra bana “adayı görebiliyor musun?” diye sordu.
Sorusu beni şaşırtmıştı. 2,200 mil ötedeki adayı elbette göremiyordum.  Fakat sorusu ciddiydi ve dikkatlice ele almam gerekiyordu. Sonunda, “Adayı göremiyorum ama zihnimde bir imajını görebiliyorum” diye cevap verdim.
Mau, “İyi” dedi, “Sakın bu imajı kaybetme yoksa kaybolursun.” Sonra bana döndü ve “haydi artık arabaya binelim ve eve dönelim” dedi.
Bu son dersimizdi. Mau, bana kendime güvenmem gerektiğini, varmak istediğim yere ait bir imaja sahip olduğumda ve onu muhafaza ettiğimde, hedefime ulaşacağımı söylemişti.”[i]  
Düşünü düşlemek ve onu canlı tutarak, besleyerek fiziksel yaşamda meydana getirmekle ilgili bu son ders belki de en önemlisidir. Fakat Naiona’nın anlattıkları burada sona ermez. Kanoyla yaptıkları yolculuk sırasında, hedeflerine yaklaştıkları bir gün şaşkınlık içinde kapalı hava ve sis yüzünden nerede olduklarına dair hiçbir fikrinin olmadığını fark eder. Açık denizde hayatta kalmak için gerekli olan zihinsel sürekliliğini ve hafızasındaki gerekli her şeyi kaybetmiş olduğunu görür. Yaşadığı korkuyu diğerlerine belli etmez ve ümitsizlik anında Mau’nun son dersini hatırlar. Adayı zihninde görebiliyor musun? Gevşer ve adayı zaten bulduğunun farkına varır. Ada içinde oldukları kutsal kanonun kendisidir ve ihtiyacı olan her şey ondadır. Aniden, hava aydınlanır ve omzunun üzerinde güneşin sıcaklığını hissettiği bir ışık huzmesi parlar. Bulutlar dağılır ve ışığı takip ederek adaya ulaşırlar. Dışarıdan bakan biri için, Yol Bulucu vizyonundakileri bir mıknatıs gibi kendine çekiyormuş gibi görünür.
İmajinasyonumuzu bu şekilde kullanmak, zihinsel bir egzersiz gibi bir şeyleri “uydurmak” değil, olmak isteyen şeyi hissetmektir. Kimileri bunu algılarının bir yere çekilmesi gibi hissederken, kimileri de bir doğmayı bekleyen bir bebeğin annesinin karnını tekmelemesi gibi hissederler. İmajinasyonumuzu kullanmak, yaratmak istediğimiz şeylerin bir şablonunu yaratmaktır. Bunun için derinlere inmek ve gerçeklemeyi isteyen şeyin ne olduğunu bulmak ve daha sonra bir dedektif, bir mühendis, bir doktor, bir mimar gibi çalışarak onu üç boyutlu fiziksel gerçekliğe getirmektir. Bu da yaratıma aktif olarak katılmaktır.
Yol bulucular, ister okyanusta ister modern yaşamın kaosunda olsunlar, hep aynı yöntemi kullanırlar.  Yol Bulucu’nun sırrı açıktır. İlk olarak, ruhumuzun düşünün yönüne dönerek kalbimizin gerçekleştirmeyi arzuladığı bir vizyona, bir büyük düşe sahip olmamız, sonra bu vizyonu tüm duyularımızla deneyimlememiz ve son olarak da onu canlı tutmamız gerekir.  Bu, hemen hemen tüm kültürlerdeki şifacı ve vizyonerlerin yöntemidir. Avustralyalı Aborijinler, çölde yüzlerce kilometrelik yürüyüşlerinde aynı yöntemi kullanırlar.  



[i] http://pvs.kcc.hawaii.edu/index/founder_and_teachers/mau.html

27 Temmuz 2015 Pazartesi

Anadolu'nun Antik Görücüleri: Aristander

Simin Uysal

Rüyalarım kadar dünyanın da bana pek çok yolla verdiği mesajları alabilmek için gözümü açık tutmaya dikkat ediyorum. İtiraf etmem gerekirse, bu benim için hem eğlenceli hem de fiziksel gerçekliğin bana armağan ettiği yol işaretlerinin yaşamda yolumu aydınlattığını görüyorum.

Bu konuda araştırma yapmayı da seviyorum. Rüyaların ve dünyanın dilini anlamak antik yaşamın da bir parçasıydı. Bu konuyla ilgili olarak Aigai kentinin kahini Polles  hakkında bir yazı yazmıştım. Okumak isteyenler için linki burada: http://samanizmveruyalar.blogspot.com.tr/2013/11/kecinin-armagan-isaretleri-okumann-ege.htm

Gordion'a yarım saat mesafede yaşıyorum. Gordion dendiğinde de aklıma diğer pek çok şeyin yanında Büyük İskender geliyor. Malum, meşhur Gordion düğümünü bir kılıç darbesiyle burada çözmüş.

Bu sefer ilgimi çeken Büyük İskender'in kendisi değil de kahini Aristander oldu. Aristander, o dönemlerde adı Telmessos olan Fethiye'li bir kahin. Burası da kahinleriyle ünlü. Hatta İskender daha doğmadan önce, Aristander'in ünü Makedon krallığında yürümüş. Öyküye göre, İskender'in babası Kral Philip bir rüya görür. Rüyasında, kraliçesi Olympias'ın rahmini mühürlemiş ve mührün basılı bir de aslan figürü vardır. Danıştığı kahinleri evlilikteki olası bir sorundan şüphelenirler. Rüyası için Aristander'i getirten Philip, ondan çok farklı bir yorum alır. Kral'a, kraliçesinin gebe olduğunu ve taşıdığı çocuğun bir aslan gibi güçlü ve cesur olacağını söyler.

Hepimiz İskender'in kral ve Büyük İskender olduğunu biliyoruz. Tahta çıktığında Aristander'i danışmanı yapar. Ptolemy ve Plutark yazılarında Aristander'i bir "görücü" olarak rüyalarla ilgili yorum yaparken, kuşların uçuşunu yorumlarken ve dünyanın sembolik dille anlattıklarını izlerken anlatır.

Kuşların uçuşları Polles gibi  Aristander için de anlamlıdır. Örneğin, Büyük İskender Halikarnas kuşatması sırasında öğle uykusuna yatar. Uyuduğu sırada etrafında bir kırlangıç öterek uçmaya başlar. Uykusunun arasında kırlangıcı eliyle göndermeye çalışsa da kuş İskender'in başına konar ve o uyanıncaya kadar uzaklaşmaz. İskender, bunun üzerine, Aristander'i çağırır ve ondan bu olayın anlamını öğrenmek ister. Aristander, ona çok yakın birinin bir tuzak kurduğunu ve bu tuzağın çok yakında ortaya çıkacağını söyler. Sözleri İskender'i eyleme yöneltir ve bir soruşturma başlatılır. Sonuçta İskender'e çok yakın olan Teselya'lı komutanın Persler'le onu öldürmek için işbirliği yaptığı ortaya çıkar.

Diğer bir olayda da İskender, ordusuyla birlikte Pieria'dan geçmektedir. Bu sırada Orfe'nin servi ağacından yapılmış bir heykelinin "terlediği" görülür ve İskender'in adamları huzursuz olur. Aristander ise bunu Orfe müzik ve şarkıların üstadı olduğu için, İskender'in başarılarının çok büyük olacağı ve müzisyenlerin bu büyük zaferleri anlatan şarkıları yazmak için çok terleyeceği şeklinde yorumlar.

Aristander, İskender'in Fenikeliler'in Sur (Lübnan) kenti kuşatması ile ilgili gördüğü rüyaları da yorumlar. İskender, Sur kuşatmasının ilerleyen aylarındaki bir rüyasında Herkül'ün surların üzerinde durduğunu ve ona gelmesini işaret ettiğini görür. Aristander ona kuşatmanın zaferle sonuçlanacağını ama Herkül gibi çaba ve güç gerektireceğini söyler. Yine aynı kuşatma sırasında İskender, rüyasında bir satirin ona uzaktan işaret ettiğini görür. İskender yaklaştıkça satir kaçar ve ancak uzun bir kovalamacanın sonunda krala yakalanır. Aristander, bu rüyayı kelime oyunlarına dikkate alarak yorumlar. Sur kentinin adı Yunan dilinde "Tyros"tur. Satir ise "satyros". Satyros iki kelimeye bölündüğünde "sa tyros" dolayısıyla da  "Tyros senin" anlamına gelmektedir. Sur kenti gerçekten de Büyük İskender'in eline geçer.

Daha pek çok örnek var ve bu konuyu seviyorum. Diğerleriyle devam edeceğim.


Kaynaklar: www.alexander-sources.org

Dönüşüm Haberleri Ağustos 2015

Sandra Ingerman

Yıllardır öğrettiğim ve yazdığım çalışmaların odak noktalarından bir tanesi transfigürasyon. Çünkü kendi ilahi ışığımızı ve Kaynağın ışığını deneyimlediğimiz zaman birlik ve bütünlüğü hissederiz. Ve bildiğiniz gibi, ışık ve sevgi fiziksel, duygusal ve spritüel alanda yaşadığımız tüm güçlükleri dönüştürebilecek güçlerdir. Koşulsuz sevgi ve ışığı yaymak tüm gezegeni dönüştürür

Yalnızca zihinsel boyutta çalışmak yerine koşulsuz sevgi, birlik ve ilahi ışık hakkında hücresel bir anlayışa ulaşmak için ihtiyacınız olan şamanik yolculuk ya da meditasyon çalışmalarını yapmanız için sizi uzun zamandır teşvik ediyorum.  Çünkü bunları kendimizin bir parçası olarak deneyimlemediğimiz zaman, sevgi ve ışığın kuvveti gerçek bir şifa yaratacak biçimde bizden ışıyamaz.

Yakın zamanda yaptığım bir yolculukta içsel bahçeme götürüldüm. Sizleri içsel dünyanızı deneyimlemeniz ve güzel ve sağlıklı bir bahçeyi yetiştirir gibi ona bakmanız için yönlendiriyordum. Toprağınızın yapısını ve kalitesini nasıl koktuğu ve dokunduğunuzda nasıl hissettiğinizi incelemeniz için sizi yönlendirdim. Sizleri, kişisel ve hep birlikte düşleyerek yarattığımız kolektif rüyaya düşünceleriniz, sözcükleriniz ve hayallerinizden oluşan hangi tohumları ektiğiniz ile ilgili olarak özenli olmanız için teşvik ettim.

Yolculuğumda, içsel bahçemin toprağının ve Yeryüzü’nün kalp atışıyla bağlantı kurmaya yönlendirildim. Ve daha sonra yardımcı ruhum Isis beni çalışmamı derinleştirmem için teşvik etti. Isis yazılarım ve eğitimlerimde insanları kendi kalp atışlarını Yeryüzü’nünkü ile bağlamaya davet ettiğimi onayladı. 

Fakat Isis, kendi yaşamımda ve bu yazıyı okuyan veya duyan çoğu kişinin, bunu rasyonel düzeyde düşünmeye eğilimi olduğunu söyledi. Çünkü kendi kalp atışını Yeryüzü’nün kalp atımına bağlamak kulağa çok güzel ve şifalandırıcı geliyor. Fakat bağlantının yeniden oluşması ve şifa için bunun zihinsel bir kavram yerine hücresel bir deneyim olması gerekir.

Isis, ben kendi kalp atışımı Yeryüzü’nünkine bağladığımda bunu bir şekilde yüzysel bir düzeyden yaptığımı söyleyerek devam etti. Bunun nedenini de Kaynak’ın ebedi olduğu gibi, Yeryüzü’nün de kadim bir varlık olması ile açıkladı.     

Yeryüzü’nün 4.6 milyar yaşında olduğuna inanılıyor. Ayrıca evrenin de yaklaşık 14 milyar yaşında olduğuna inanılıyor. Yolculuğumda Isis, bana kalp atışımı şimdiki zamanda hissettiğimi canlandırdığım Yeryüzü’ne değil ama Yeryüzü’nün başlangıcındaki kalp atışına bağlamamı söyledi.

Ve sonrasında da, ancak Yeryüzü’nün başlangıcındaki kalp atışı ile bağlantı kurduğumuz zaman yaşama arzusu ve iradesi yayan bu kadim enerji ve kuvvet ile bağlantısı olan her şeyin de bağlantılı olduğu  yaşam ağı ile bağlantımızı gerçekten deneyimleyebileceğimizi söyledi.  Kadim ve çok kuvvetli olan enerji ile bağlantı kurabileceğimizi ve bunun bize bireysel yaşamlarımızda ve yaşadığımız değişim zamanlarında rehberlik etmeyi bilen kendi ilksel bilgeliğimizle bağlantıya geçireceğini söyledi.

Ve yakın zamanda soru sormayı bırakıp yalnızca dinlememiz gerektiği hakkında da yazdım. Çünkü bu ilksel  kuvvet, eğer dinlemeyi bilirsek, bizimle paylaşacağı derin bir bilgeliğe sahip. Ve bu ilksel kuvvet Yeryüzü’ndeki tüm yaşama hayatta kalmak için rehberlik ediyor.  

Ağustos ayında içsel bahçenize/dünyanıza seyahat edin ve derin ve zengin bir içsel bahçeyi yetiştirme çalışmalarınıza devam edin. Dönüşüm Haberleri’ni okumaya yeni başladıysanız “Huffington Post Links”e tıklayın ve “Zengin bir İçsel Bahçeyi Nasıl Yetiştirmeli” başlıklı makalemi okuyun.

İçsel bahçenizi inceleyin ve toprağı beslemek ve düşünceleriniz, sözcükleriniz ve hayalleriniz ile ektiğiniz tohumlar konusunda bilinçli olma kararlığınızı yerine getirdiğinizden emin olun.


Ve bahçenizde biraz zaman geçirdikten sonra toprağın üzerine yatın. Ve kalp atışınızın önce Yeryüzü’nün şimdiki kalp atışı olduğunu hissettiğiniz şeyle bağlantı kurmasına izin verin. Fakat daha derine gitmeyi sürdürün. Niyetinizle, Yeryüzü’nün oluştuğu sıradaki kadim ve ilksel kalp atışıyla bağlantı kurmayı isteyin.

Ve Yeryüzü’nün ilksel kalp atışıyla bağlantınızı hissettiğinizde, kendi ilksel kalp atışınızla bağlantı kurun. Çünkü zamanın başlangıcından beri yaşamla bağlantılısınız.

Bu kadim yaşam niteliğinin sizdeki ve Yeryüzü’ndeki nabzını hissedin. Sizinle paylaşılan bu derin bilgeliği dinlemek, hissetmek için kendinizi açmak için izin verin

Yeryüzü’nden doğdunuz. Canlı ve nefes alan 4,6 milyar yaşındaki bir organizma ile bağlantılı ve onunla birsiniz. Bu bakış açınızı nasıl değiştiriyor?

Bu süreç elbette tek seferlik bir yolculuk ya da meditasyon değil. Bu düzenli olarak sürmeniz gereken bir egzersiz.

Ayrıca fiziksel olarak toprağa uzanarak da aynı şeyi yapabilirsiniz. Toprağa uzanmak ve Yeryüzü’nün kalp atışı ve şifası na tümüyle bağlanmak her zaman harikadır. Fakat şimdiki zamanın ötesine geçin ve Yeryüzü’nün kadim ve ilksel kalp atışıyla bağlantı kurun.

Bunu yaparken nasıl farklı hissettiğinizi ve değiştiğinizi hissedin. Ve tüm duyularınızdan ulaşan ve bu zamanda gezegene hizmet etmek için size yaşamınızda rehberlik edecek mesajları dinlemeye devam edin.

Dolunay 29 Ağustos’ta. Transfigüre olun ve Kaynak ve kendi ilahi ışığınızla birliği deneyimleyin. Ve aynı zamanda bir bedeniniz de olduğu için, kalp atışınızı Yeryüzü’nün ilksel kalp atışına bağlayın. Ve hep birlikte yaşama olan sevgimizde biraraya gelelim ve tüm yaşamın ve Yeryüzü’nün ışığını beslemek için koşulsuz sevgi ve ışığımızı yayalım. Bunu Yeryüzü’nün kadimliği ile birleştiğinizde yapın.

Dönüşüm Haberlerini okumaya yeni başladıysanız dolunay seremonimizin detayları için lütfen “İnsanlardan Oluşan Bir Işık Ağı Yaratmak” başlıklı yazıyı okuyun.



2 Temmuz 2015 Perşembe

Dönüşüm Haberleri Temmuz 2015

Sandra Ingerman

İskoçya’daki harika bir maceradan yeni döndüm. Yönettiğim eğitim, çalıştığım muhteşem grup ve bulunmuş olduğum yerce beslenmiş hissediyorum.  

Toplulukla çalışmak bizi besler. Bir grupla fiziksel olarak birarada ya da telekonferans yoluyla sanal olarak çalışmanın bana esin ve umut verdiğini ve beslediğini hissediyorum.

Eşim Woods bana savaştan dönenlerle ilgili okuduğu bir makaleden bahsetti.  Bazıları için geri dönüş deneyiminin en zor bölümü ve travma sonrası streslerini besleyen şey son derece derin bağlar kurdukları diğer askerlerden oluşan topluluktan ayrılmış olmak.  İçinde bulundukları toplululuğun derinliğinden sonra izole edilmiş hissettikleri bir yere dönmek derin duygusal sorunlara yol açıyor.

Günümüzde dünyada olup bitenler bizi topluluk yaratmaya sevkediyor. Bir felaket sonucunda yıkılan ev ve iş yerlerinin yeniden yapımına yardım edenler, bir araya gelen yerel topluluklar. Zor zamanları atlatmak için birbirlerine yardım edebilecek olanlar, yerel topluluklarda bir araya gelen insanlardır.  

Elbette ele almamız gereken konu, topluluk olarak bir araya gelip derin bağlar yaratmak için  neden bir felaketin meydana gelmesini beklediğimiz. Topluluk içinde her düzeyde birbirimizi beslemen zamanı geldi. Yıllardır sizleri, uyguladığınız spritüel çalışmanın bir bölümünü yerel topluluklarınızla paylaşmanız için teşvik ettim. Çünkü birlikte yaptığımız spritüel çalışma farklı dini inançların ötesinde. Çalıştığımız spritüel uygulamalar, sözcükler ve kavramların ötesinde tüm insanların kalbine ve ruhuna dokunan uygulamalar.


İskoçya’dayken bu ayın yazısında paylaşmak istediğim birkaç konuyu düşünmek için zamanım oldu. Bildiğiniz gibi, odaklanmış kalmamız için hepimizi sürekli cesaretlendiriyorum. Odak, öğrettiğim çalışmanın temel ilkelerinden biri. Fakat hayattaki her şeyde olduğu gibi çalıştığımız her uygulama ve ilkede de dengenin sağlanması gerekiyor.

Eşim Woods ile birlikte Britanya’nın en yüksek dağı olan Ben Nevis’te yürüyüş yapıyorduk. İskoçya’da bulunduğumuz hemen her gün yağışlı ve soğuktu. Yağmuru ve soğuğu sevdiğim için böyle bir hava beni çok heyecanlandırmıştı.  Yürüyüş yaptığımız gün hava açık ve güneşli günlerden biriydi ve yürüyüş yapmak için benim için bile kusursuz bir gündü.   

Ben Nevis’in patikalarından birini hedef gözetmeden tırmanıyorduk. Ben Nevis, dağcılık açısından popüler noktalardan biri. Ve biz oradayken zirvede kar ve buz olması nedeniyle tırmanmanın da zor olduğu zamanlardan biriydi. Patikadaki yavaş yürüyüş sırasında zirveden aşağı inen grupları görebildik. Bazıları aşağı ışıl ışıl gülümsemelerle ve neşeli adımlarla iniyordu. Fakat gördüğümüz insanların çoğu gerçekten perişandı. Evet, zirveye ulaşmışlardı ama yolculuktan keyif almamışlardı.

Odaklanma üzerine düşünmeye başladım. Çünkü hayat yolunda yürürken ve spritüel çalışmamızı sürdürürken odağımızı korumamız gerekli. Fakat nihai bir hedefe odaklanmak tükenmişlik duygusu getirdiği ve yaşama sevincini alıp götürdüğünde, bir dengesizlik oluşur. Ve ne zaman dengesizlik olsa bir tür hastalık oluşur.  

Bu aynı zamanda ruhsal yolculuğumuzu sürdürme biçimimiz için de geçerli olabilir. Çünkü başarılı bir spritüel uygulama için temel ilkelerden biri odağını sürdürmektir. Fakat dişlerinizi sıkıyorsanız ve yolculuğu zorluyorsanız o zaman geriye doğru bir adım atmanın ve gözden geçirmenin zamanı gelmiş demektir.  

Çünkü odağımızı korumak ve rahat bir tavra sahip olmak arasında dengeyi bulmak zorundayız. Bu hepimiz için önemli.

Bu Temmuz ayı boyunca biraz zaman ayırarak, spritüel çalışmanızda “çok fala” çabaladığınız yerleri düşünün ve kendinizi bir amaca ulaşmak için zorlamadan nereye odaklanmanız gerektiğine bakın.  


Bunların yanında kendi işimin odağının ne olduğunu hissettiğim  hakkında derinlemesine düşünmek için zamanım da oldu. Ve Soul Retrieval: Mending the Fragmented Self (Kayıp Ruhları Geri Döndürmek: Parçalanmış Benliği Onarmak) adlı kitabımdan sonra yazdığım tüm kitaplar ve oluşturduğum CD programları ile insanlara spritüel bakımdan kendine yeterliliği öğrettiğimi fark ettim.

Pek çoğumuz başka birinin bizim için “işi “ yapmasını istiyoruz. Fakat gerçekte kendi spritüel uygulamanızın gücüne güvendiğinizde büyür ve yaşamayı dilediğiniz hayatı yaratmayı öğrenirsiniz.

Spritüel bakımdan kendine yeterliliğin bu değişim zamanında hepimizin büyümesine yardımcı olacak bir şey olduğunu güçlü biçimde hissediyorum.  

Kendi spritüel uygulamanıza, içsel bilgeliğinize ve kendi yardımcı ruhlarınızın yardımına ne kadar güvendiğinizi derinlemesine düşünmek için de biraz zaman ayırabilirsiniz.

Evet, hepimizin kimi zaman diğerlerinin yardımını istememiz gerekiyor. Ama yaşamda büyümenin ve gelişmenin anahtarı kendi spritüel çalışma ve rehberliğimize güvenmektir.  


Dolunay Temmuz’un 2 si ve 31 inde. Haydi birbirini sevgi ve destekle kucaklayan sanal bir topluluk olarak bir araya gelelim.  Gündelik düşünce ve kaygılarınızdan uzaklaşmak için gereken hazırlık çalışmanızı yapın.  İçimizdeki yıldız ışığına, gün ışığına, ilahi ışığa yolculuk yapalım ve ışıyalım. Kolektif ışığımızın huzmeleri gezegeni ve tüm yaşamı sevgiyle kucaklasın.  


Eğer Dönüşüm Haberlerini okumaya yeni başladıysanız, dolunay seremonimizin yönergeleri için lütfen anasaydadan “İnsanlardan Oluan bir Işık Ağı Yaratmak” yazısını okuyun.

Avusturya’da yaşayan Eva’dan bize esin verecek bir öykü (Eva harika bir Şamanizm ve Yeryüzü için Şifa öğretmenidir):

“Yeryüzü için Şifa çalışması hayatımı nasıl değiştirdi:

İlk Medicine for the Earth (Yeryüzü için Şifa) atölye çalışmasına katıldığım sırada yaşamımda hala bir umutsuzluk ve kafa karışıklığı dönemi içindeydim. Çocuğum bir kalp ameliyatı geçirmişti ve çok acı çekmişti, iki kere işimi kaybetmiştim ve pek çok ilişkim de sona ermişti. Hayatımda bir yön, yardım, şifa, umut ve anlam bulmaya çalışıyordum. Eski dağılmış yaşamımda dogmatik ve deneysel bir bilim insanı, entellektüel bir kişi ve ölçümlere önem veren psikologdum ama öğrenmiş olduğum hiçbir şey bana yardımcı olmuyordu. Pek çok tuhaf rastlantı beni “çılgınca şeyleri” aramaya itti ve kendimi şamanizmin içinde, Sandra’nın kitaplarını okurken, Sandra’nın atölye çalışmalarına katılırken ve sonunda yaşadığım yer olan Salzburg’un yakınında Sandra’nın Medicine for the Earth (Yeryüzü için şifa) atölye çalışmasında buldum.  

Su seremonisini yaptık ve amonyum hidroksit ekleyerek pH değerini 11.5’e getirdiğimiz suyun karşısında transfigüre olduk.  Transfigüre olduk ve suyun pH değeri 10.5’e indi. Ve sonra grup (yaklaşık 70 kişilik bir çember) yeniden yapıp yapamayacağımızı sordu. Ve yeniden yaptık. Ve pH değeri neredeyse normale döndü. Gözyaşlarımı tutamadım ve o anı hayatım boyunca unutmayacağım. Son derece fiziksel biçimde bir mucize gerçekleşmişti ve ben de bunun bir parçasıydım.  Aynı anda hem kişisel hem de küresel sıkıntı dönemlerinde kaybetmemeye çalıştığım, çocukluğuma, gençliğime ve sonrasına ait tüm umutlar yerine gelmişti.  Bir mucizenin parçasıydım ve her şey ŞİMDİ gözlerimin önünde kendi şehrimin suyuyla ve çok uzaklardan imkansızın yaratımla olan bağlantı, içimizdeki ışık, paylaştığımız ışık ile mümkün olabileceğini bana kanıtlamak ve öğretmek için gelen bir öğretmenle  gerçekleşmişti. O anda, tüm kalbimle bir Yeryüzü için Şifa öğretmeni olmayı istedim çünkü bu bilgeliğin dünyayı değiştirdiğini biliyordum.

O an bir kadın, bir anne, bir bilim insanı, bir siyasi ve sosyal çalışan olarak da kökten bir değişim yaşadım. Sonuçta, bu deneyim bir daha asla pes etmeyeceğim, umudumu kaybetmeyeceğim ve ister çevresel, ister siyasal, sosyal ya da kişisel yönlerden mümkün olarak tanımladığım şeylere sınır koyamayacağım anlamına geliyordu. Karanlıkta bile daima ışığı bulacağımı ve bunu diğerleriyle paylaşmayı umut ediyorum. Topluluğumda daima yararlı olacağımı ve diğerlerine esin olmayı umut ediyorum. Güzel kızım için daima mutlu bir anne ve torunlarım için iyi bir ata olmayı umut ediyorum.    

O sudan bir yudum içip içemeyeceğimi sordum. Böylece bu anı hücrelerimde yaşam boyu taşıyabilecektim ama çılgınca olsa da kendimden şüphe duydum, belki de yarın şüphelerimle mucizeyi mahvedecek nedenler bulacaktım. Birkaç dakika öncesine dek 11.5 olan pH düzeyiyle halıda bir delik açabilecek olan suya parmağımı sokmak için izin aldım ve bir damlasına ağzıma götürdüm. Tadı temizlik maddesini andırıyor olsa bile beni yakmadı.  
Birkaç yıldan bu yana Yeryüzü için şifa öğretmeniyim ve öğrenme sürecim asla sonlanmıyor. Spritüelliği “kanıtlamak” için zehir kullanmayı bıraktım ama hala transfigürasyon seremonisinden önce ve sonra sudaki bazı parametreleri “ölçmek” için hala akvaryum şeritleri kullanıyorum. Öğrencilerim bilimsel yanımı tamamen rafa kaldıramayacağımı biliyorlar ve çoğu da halime gülüyor. Yine de sıklıkla, hatta hemen her seferinde farklı parametrelerdeki değişimleri gözlemliyoruz.

Odadaki su örneği değişiyor ve benim gizlediğim örnek değişmiyordu. Bir gün okyanus ötesi bitki deneyi hakkında düşündüm ve bitkinin okyanus ötesi transfigürasyon deneyine nasıl tepki verdiğini ve benim garaja sakladığım su örneğinin tepki vermemesinin ne denli tuhaf olduğunu sorguladım. (Sandra’nın notu: Eva’nın anlattığını anlamak için ana sayfadan GDV kamera sonuçları altında “uzaktan bitki deneyi sonuçlarına” bakınız)


Bu düşüncelerimi çemberdekilerle paylaştım ve…o andan itibaren dışarıda sakladığım su örneği değişti ama daha da kötüsü oldu ve içerideki su örneğinde değişim olmadı. Gruplarımdakiler, su ile birleşmeyi öğretirken aynı anda onu anlama girişimlerimle gitgide daha çok eğlenmeye başladı. Hala “ölçüm” yapıyorum ve bunu yalnızca eğlenmek için yapıyorum çünkü su ruhunun benimle derslerde nasıl oynadığını görmek beni heyecanlandırıyor. Ganj nehri, Atitlan gölü, Rio Grande ve diğer yerlerden getirdiğim su örnekleri için dua ediyoruz ve sonra onları geldikleri yere geri götürebilecek birini bulduğumuzda geri gönderiyoruz. Biliyoruz ki, burada yaşadığımız Avrupa’nın kalbindeki küçük ülkenin bir bölgesindeki bizlerin çemberindeki dualar tüm yaşama hizmet etmek için katkıda bulunabilir. Hala attığım her adımı ve aldığım her nefesi,  17 yıl önceki başlangıçta konulan tüm tıbbi tanıların aksine hala sağlıklı ve bilge olan çocuğuma adamayı sürdürüyorum.  Ne zaman suya dokunsam ya da su içsem, bana öğrettiği mucizeleri hatırlayarak bilinçli ve şükür içinde olmaya çalışıyorum.” 

2 Haziran 2015 Salı

Bir Rüyacı Olun!

Dönüşüm Haberleri Haziran 2015 - Sandra Ingerman
Çeviri: Simin Uysal

Mayıs ayı Dönüşüm Haberlerini Nepal’deki deprem ve Baltimore’daki olaylardan önce yazmıştım. Spiritüel çalışmanızı yaptığınıza ve bunlardan etkilenmiş olan yerler, insanlar ve doğa varlıklarına ışığınızı yaydığınıza inanıyorum. Spiritüel çalışmamızda odağımızı muhafaza etmek çok önemli!

İnsanları güçlüklerle dolu olayların içinde seyrettiğimizde onlara acıma noktasına geçmek çok kolay.  Ve çalışmamızın en önemli anahtarı diğerlerine zayıflık ve acıma yerine kuvvet yansıtmak. Ve diğer bir anahtar da farklı olaylardan etkilenen herkesi ve her şeyi ışık içinde görecek biçimde algımızı değiştirmek. Farkındalığı değiştirmenin ve gerçek şifa sağlamanın anahtarı bu.

Aynı zamanda, dünyanın dört bir yanındaki insanlar ve canlı varlıkların güçlüklerle karşı karşıya olduğunu hatırlamak da çok önemli.  Bunların hepsi medyada yer almıyor. Dünyamızın yapısının çözüldüğü bir zamandayız. İnsanların birbirlerine, tüm yaşama ve Yeryüzü’ne karşı davranışları onurdan, saygıdan, tüm yaşamın değerli olduğu ve tüm canlıların yaşam ağına katkısı olduğu anlayışından uzak.

Bildiğimiz yaşam tarzı çözülmeye ve dağılmaya devam ettikçe güçlükleri görmeyi sürdüreceğiz. Fakat bizim için anahtar, ümidimizi kaybetmemek ve hem kendi bilincimizi hem de topluluklarımızdaki insanların bilinçlerini yükseltmek için spritüel çalışmamızı yapmayı sürdürmek.  Yalnızca acı ve kederi gören egonun gözleri yerine ruhun gözleriyle bakmayı sürdürmeliyiz. Olağan gözlerimizle görebildiklerimizin ötesinde meydana gelen pek çok şey var. Ve spritüel çalışmamıza odaklanarak, her şeyin mümkün olduğu yeni bir bakış açısıyla görmeyi öğreneceğiz.

Geçen ay İsis ile birleşerek çalıştığım grupla onun bilgelik ve şifasını paylaşma olanağı buldum.

İsis’in mesajlarından bazıları yalnızca çalıştığım grup için değildi ve onları sizlerle de paylaşmak isterim.

İsis, güçlü bir biçimde, dünyada ya da yaşamınızda sizi tetikleyen bir şey olduğunda kendinize dönmenizi ve kendi kendinize “seni seviyorum” cümlesini tekrarlamanızı söyledi. Kendinize daha çok sevgi gösterdiğinizde çevrenizdeki dünya da daha çok değişir.

Isis’in paylaştığı diğer öğretilerden biri de insanoğlunun doğayı kontrol ve manipüle etmeye ve tanımlamaya çalışmış olduğu. İsis, nasıl yardımcı olabileceğimiz ve hizmet edebileceğimiz ile ilgili sorular sormamızın kontrolün bir çeşidi olduğunu paylaştı. Çünkü bu soruların yapılandırılmış, biçim verilmiş cevaplara yönlendirdiğini ve sormanın da alınan cevapları kontrol etmeye çalışmanın bir biçimi olduğunu paylaştı.  Bazılarınız için, nasıl yardım edebileceğinize dair sorular sormanın kontrolün bir biçimi olduğunu anlamanın zor olduğunu biliyorum. Bu üstü kapalı, ince bir kontrol biçimi.  Fakat bu oturup üzerinde düşünmek için ilginç bir konu.  

İsis, şamanik yolculuk ve meditasyonlarınızda soru sormayı bırakmanın zamanı geldiğini söyledi. Fakat Yeryüzü’nün gerçekte paylaşmak istediği şeyi duyabilmek için derin dinlemenin ve “olmanın” da zamanı geldiğini söyledi. Çünkü yardımcı ruhlarımız ve Yeryüzü’nün gerçekten paylaşmaları gerekenleri dinlemek yerine cevaplarını istediğimiz sorular soruyoruz.

Ve İsis bunların yanında, parçalanan ve dağılan yapılardan yeni ve sağlıklı yapılar yaratamayacağınızı da hatırlattı.  İsis, yaşamı sağlıklı biçimde destekleyen yeni formlar yaratabilmek için biçimin olmadığı aleme geri dönmemiz gerektiğini söyledi. Bunun anlamı,  rüya görme çalışmamıza biçim dünyasının ötesine geçerek odaklanmak ve yaşamak ve olmak için yeni biçimler düşlemek.   Rüyayı değiştirmemizin yolu bu.

Lütfen bu ay İsis’in paylaştığı bu bilgeliğe odaklanmak için zaman ayırın. Şimdi kendimizi çalışmamıza vermemizin ve spritüel çalışmamıza ve gezegende oluşabilecek ve meydana gelecek olumlu değişim ve gelişim olanaklarına koyduğumuz sınırları aşmanın zamanıdır Yeryüzü ve yardımcı ruhlarla birlikte ortaklaşa çalışıyoruz.  Yalnızca yeni algılara ve çalışmanın yeni yollarına açık olmamız gerekiyor.  

Dolunay 2 Haziran’da. Dolunay, tüm yaşam için güzel bir rüyanın var olması için odaklanma becerimizi güçlendiriyor. Kendimizi çalışmamıza gerçekten vermemiz gerekiyor. Dolunayın spritüel çalışmanızı ve uygulamalarınızı güçlendirmesine izin verin.

Haydi, küresel bir topluluk olarak insanlardan oluşan bir ışık ağı yaratmak için bir araya gelelim. Hazırlık çalışmanızı yapın ki ruh için içi boş bir kemik haline gelebilesiniz. İçinize yolculuk yaparak, bedeninizden öte ruh olan kimliğinize gidin. Parlayan ilahi bir ışıksınız. Dünyada bir ışık olun. Gezegeni ve tüm yaşamı ışık olarak ve ilahi mükemmelliği içinde algılayın. Haydi içsel ilahi ışıklarımızı, içsel gün ışığımızı birleştirerek Yeryüzü’nde bir ışık ağı örmeyi sürdürelim.

Dönüşüm Haberleri’ni okumaya yeni başlayanlar lütfen ana sayfadan “İnsanlardan Oluşan bir Işık Ağı Yaratmak” başlıklı yazıyı okuyunuz.  

Yine yeni bir mevsime giriyoruz. 21 Haziran’da gün dönümünü kutlayacağız. Kuzey Yarıküre’de yazı ve Güney Yarıküre’de kışı karşılayacağız. Doğada ve yaşamlarımızda yeni bir döngü başlıyor.

Mevsim değiştiğinde Yeryüzü, değişim ile birlikte akmak ve ahenk içinde olmamız için içsel döngümüzü nasıl değiştirmemiz gerektiğinin bilgisini bizimle paylaşır. Bu, İsis’in mesajını hayatınızla bütünleştirmek için güçlü bir zaman. Elementlerle birlikte olmak için zaman ayırın. Toprağa uzanın ya da ayaklarınızla basın. Rüzgârları dinleyin. Yaşadığınız yerdeki su ile birleşin. Güneşin gücünü içinize çekin. Yalnızca olun ve bedeninizin doğayla uyumlaşmasına izin verin. Doğayla bağlantılı değilsiniz. Doğa sizsiniz. Yeryüzü’ne neye ihtiyacı olduğunu sormayın, yalnızca Yeryüzü’nün sizinle paylaşmak istediği rehberliğe kulak verin.

Ve İsis ayrıca eski formlardan yeni formlar yaratamayacağımızı da paylaştı. Rüya görme çalışmamızın güçlü olabilmesi için formsuzluğun alanına yolculuk yapmamız ve tüm duyularımızı kullanarak yeni formlar ve doğması için yeni düşler yaratmaya başlayabiliriz. Çalışmanızı yapın. Şamanik kültürlerde, tüm yaşam için güzel bir düş düşlemek topluluğun her bir üyesinin sorumluluğu idi. Bir rüyacı olun.  

Gün dönümünü kutladığımız bu güçlü zamanda, kendiniz, tüm yaşam ve Yeryüzü için güzel bir düş düşleyin.

Haydi, hep birlikte topluluğumuzdaki herkese sevinçli bir gün dönümü dilemek için bir araya gelelim

Topluluğumuzdan esin verici öyküler:

Aşağıda Kevin’in bize esin vermesi için paylaştığı öyküsü var:

“Almak ve vermek gündelik varoluşumun bir parçası olmasına rağmen bazen kendimi unutuyorum. Bu yüzden günüm olumsuz geçebiliyor. Günümün olumlu olması için yapmam gereken tek şey köpeğimle birlikte uzun bir koşuya çıkmak. Doğayı ve doğadaki hayvanları gözlemleyerek aydınlatıcı pek çok şey öğreniyorum. Gününüz ışıkla dolsun”

Aşağıda Sylvia’dan harika bir paylaşım var:


“Doğayı daima sevdim. Bunun nedeni belki de küçük bir kızken babamla birlikte balığa çıkmamız, ormanda ahşap bir kulübede kalmamız ve canım çektiğince gölde kürek çekmemdir. Doğa beni dengeler ve öğretmenlerimden biridir.

Geçtiğimiz iki yılda zamanımı nerede ve nasıl geçirdiğim ve inandığım şeylerin ne olduğu gibi, her şeyi gözden geçirmemi gerektiren bir dönemden geçtim. Bir noktada fotoğraf makinemi elime aldım ve doğada olduğum sırada karşıma çıkanları fotoğraflamaya başladım. Benim için bu bağlantının en saf haliydi. Ruhla bağlantı kurmak ve rüzgâr, güneş, toprağın ve suyun biçimleri şeklinde doğadaki elementleri deneyimlemek için bir fırsattı. Yalnızca ben ve ruh vardık.

Gün doğumları ve batımlarının daima değişen güzelliğini huşu içinde seyrettim. Ve kısa zaman içinde ruhun beni armağanlara boğduğu ortaya çıktı -  bulutlar nesneler ve resimler oluşturuyor, güneş ve bulutlar sıklıkla kilometrelerce uzayan ışık huzmelerinin görüntüleriyle bana armağan oluyordu. Bu bağlantı gerçekti ve ilginç olan da şuydu ki gün doğumu ya da batımı yaklaştığında gökyüzünün nasıl bir biçim alacağına dair tüm tahminlerim daima yanlıştı. Bana şimdide var olmak öğretildi ve gün doğumları ve batımlarının güzelliği ile her şeyin içindeki güzelliği takdir edişim derinleşti.

Doğa ile bu bağlantım benim en değerli spritüel uygulamam haline geldi ve adeta ruh fotoğraf lensinin yakalaması için bir ressam gibi resimler sunuyormuşçasına, fotoğraflarımın da farklı bir niteliği var.  Bu zamanlar benim için, yeni olasılıklarla dolu bir günü karşılamak ve biten günün adından ardından şükranlarımı sunma haline geldi. Doğanın ışıklarının güzelliğiyle fiziksel olarak yıkandığımı hissettiğim zamanlar oluyor. Bu sürekli derinleşen bir bağlantı ve bu dünyada bombardımanına tutulduğumuz olumsuzluktan ağır basıyor.”