2 Şubat 2014 Pazar

Dönüşüm Haberleri Şubat 2014

Sandra Ingerman

Pek çoğunuzdan Aralık 2013 ve Ocak 2014 yazılarının çok faydalı olduğuna dair haberler aldım. Bana yazanlar İçsel Işık Odası uygulamasını gerçekten sevmiş. Bu yapmaya devam edebileceğiniz bir uygulama/meditasyon. Ben de İçsel Işık Odası’nı düzenli olarak ziyaret ediyorum.

Egonun rehberlik ettiği bir yaşamdan, ruhun rehberlik ettiği yaşama ve yaşamı ruhun gözlerinden görmeye doğru ilerleyelim. Bu birlikte geçebileceğimiz bir köprü ve sizi bana katılmaya davet ediyorum.

Santa Fe’yi ziyaret eden öğrencilerimden biriyle çok ilginç bir konuşmamız oldu. Birlikte çay içiyorduk ve sohbetimiz bir noktada dünyanın içinde bulunduğu duruma kaydı. Dünyaya egonun gözlerinden baktığımızda durum iyi görünmüyor. Çevrenin bozunumu hızla devam ediyor.

Kendimi, dünya benim yaşam süremde sona erecek bile olsa, yeryüzünü mümkün olduğunca bilinçli biçimde terk etmeyi istediğimi paylaşırken buldum. Birlikte çay içtiğim Rachel, bana dünyayı bilinçli şekilde terk etmenin gerçekten de bir fark yaratıp yaratmayacağını sordu.

Bu soru üzerine durup düşündüm. Zira ölmüş pek çok insan için yolculuk yaptım. Ve yolculuklarımda tipik olarak onların Kaynak’a ve birliğe geri döndüğünü görürüm. Bu da yaşamlarını ne kadar bilinçli yaşadıklarına bağlı gibi görünmüyor.

Bu sohbet üzerine düşünmeyi sürdürdüğümde, hala yeryüzündeki bu hayatımın bir macera olduğunu hissediyorum. Odaklandığım şey sonuç değil. Zira hepimiz zaten sonuca teslim olmamız gerektiğini biliyoruz.

Fakat yaşarken zamanımızı nasıl geçirmek istediğimiz hakkında derinlemesine düşünmek önemli. Bu noktada, yaşamıma merak duygusuyla yaklaşıyorum.

Tüm çabalarımı ruhun yolunda bir yaşam için odaklasam ne olur? Bu yol, bu yaşamda yolun yalnızca küçük bir bölümünün gösterileceğini de bilerek, nereye çıkar? Ruhun yolu bana hangi muhteşem ve inanılmaz manzaraları görmemi sağlayacak? 

Bu soruları sormanın ve meraklı olmanın bana, ruhun yolundaki keşif yolculuğumda daha derinlere gitmek için, enerji verdiğini fark ettim.   Zira, pek çoklarının şimdi yaşadığı ağır bilincin perdesi, yaşamın canlılık ve ışıkla parıldadığı aleme doğru  aralandıkça, ortaya çıkan cevherler ve zenginlikler var. 

Yeryüzü bizim yuvamız. Buraya ruhla dolu bir hayat yaşamak için geldik. Bedenimizin biçimi ruhumuzu kısıtlamaz. Ruhumuz herşeyin içindeki ruhla bağlantıdadır.

Yaşamın bize verdiği söz vizyonlarımız ve hayallerimizin halihazırda gerçekleşmiş olduğudur. Yapmamız gereken tek şey yaratmakta olduğumuz rüyanın içine tam anlamıyla adım atmaktır. Tohumlar halihazırda içimizde gerçekleşmiş halde. Yalnızca büyümelerine izin vermemiz gerek.

Rüyaya bütünüyle adım atmanın bir parçası da  gün boyunca kullandığınız sözcükleri şekillendirmeye ve onlarla çalışmaya devam etmek. Zira kadim gelenekler sözcükleri hem söylemenin hem de göndermenin gücünü öğretirler. 

Yıllar boyunca düşüncelerimiz ve tavırlarımızın gerisindeki enerjiyi dönüştürmek için pek çok çalışma yaptık, ki hem kendimize hem de tüm yaşama sevgi dolu enerjiler gönderebilelim.

Aynı zamanda gönderdiğimiz sözcüklere de dikkat edebiliriz. Bu ay, hem kendinize ve hem de dünyaya gönderdiğiniz sözcükleri derinlemesine düşünmek için zaman ayırın.  Sözcükleriniz, kendiniz ve yaşam ağı içi deneyimlemek istediğiniz sağlık durumunu yansıtıyor mu?

Kolektife sevinç, barış, sevgi, ışık, bolluk ve sağlık gibi sözcükler gönderiyor musunuz?

Topluluk olarak, kolektife gerçekleşmesini dilediğimiz sözcükleri gönderelim.

Birisi bana “Sözcükler Beyninizi Değiştirebilir” başlıklı bir makale gönderdi. Makalenin yazarları Andrew Newberg, MD ve Mark Robert Waldman. Daha fazla bilgi için www.MarkRobertWaldman.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

Yazarlar, MR ile beyin taramaları yapılan kişilerde ortaya çıkanları paylaşmış. Tarayıcı “Hayır” sözcüğü bir saniyeden az süre gösterildiğinde insanların onlarca stres üreten hormon ve nörotransmiter salgıladığını göstermiş. Olumsuz sözcüklerden oluşan bir listeyi yalnızca bir kaç saniye süresince görmek tüm anksiyete ve depresyon düzeylerini derinleştirmiş.

Olumsuz sözcüklerin, yalnızca onları söyleyen kişiyi değil, aynı zamanda söylenen sözcükleri dinleyenleri de etkilediği fark edilmiş. Olumsuz sözcükler aslında beyne alarm mesajları gönderiyorlar.

Makaleden sizinle paylaşmak istediğim son nokta ise, korku uyandıran sözcüklerin beynin talamus ve amigdala gibi bölümlerinin, sanki çevrede gerçekten tehditler varmış gibi tepki vermesine neden olduğu. 

Yıllardır hep birlikte sözcükleri dilediğimiz şeyleri yansıtacak biçimde nasıl kullanacağımız üzerinde çalışıyoruz. Zira spiritüel geleneklerde sözcükler tohum olarak görülür. Ve bu tohumlar sulanıp bakıldıklarında büyüyerek sağlıklı bitkilere dönüşürler. Çoğu kültürün, ses ve sözcüklerin hayatı nasıl yarattığı hakkında kendi yaradılış öyküleri vardır.

Dışımızdaki dünyadan bize yansıtmasını istediğimiz bilinç durumuyla uyumlu olan olumlu sözcükleri kullanarak ve onlara odaklanarak, hem kendi hem de gezegenimizin sağlığını dönüştürmek için çok büyük bir güce sahibiz. 

Şubat ayı boyunca hep birlikte, uygulamalarımızı kolektife ve kendimize gönderdiğimiz sözcük tohumları üzerinde bilinçli olmak üzerinde odaklayalım. Haydi sağlık durumumuzu yeniden dengelemeye yardımcı olacak sözcükleri söyleyelim ve gönderelim. 

Bu uygulamaya ek olarak, her gün kendi kendinize “Yeryüzü benim yuvam. Bedenim ruhumun yuvası” sözlerini tekrarlamak için zaman ayırın.

Her gün dışarı çıkın ve yeryüzünü hissedin ve hisli varlıklarla bağlantı kurmak için görünen ve görünmeyen duyularınızı açın. Eğer şehirde yaşıyorsanız, yakınınızdaki bir parka gidin.

Kendinizi yeryüzüne, aya ve yıldızlara uyumlayın. Yolunuzu aydınlatan bu güçlerle uyumlu hale gelin.

Doğa ile bağlantınızı derinleştirin ve her şeyin içinde yaşayan ruh ile iletişim kurmayı öğrenin. Eğer bu uygulamaya günlük olarak odaklanırsanız, gerçekliğin yeni bir boyutu kendini göstermeyi sürdürecektir.

Birbirinizi ve tüm yaşamı sevgi, ışık, sevinç, bolluk, barış, eşitlik ve sağlık ile kutsamak için küresel topluluğumuza katılın.

Dolunay 14 Şubat’ta. Sevgililer Günü olması ve milyonlarca insanın bu günü sevginin ruhunu onurlandırması nedeniyle, biraraya gelmek için ne de güzel bir gün. Popüler kültür bu günde romantik sevgiyi kutluyor olsa da, hepimiz biliyoruz ki sevgi koşulsuzdur ve hepimiz sevgi ile yaratıldık. 

Haydi kalplerimiz tüm yaşamdan akan sevgi enerjisine açık biçimde biraraya gelelim. Transfigüre olalım ve ışık ağına ışık yayalım. Herşey için hayırdua sözleri edelim. Sözcüklerimiz gerçeklik dokusuna sevgi ve barış örsün. 

Dönüşüm Haberleri’ni okumaya yeni başlayanlar, dolunay seremonimizin açıklaması için lütfen “İnsanlardan Oluşan Bir Işık Ağı Yaratmak” yazısını okuyun.

Çeviri: Simin Uysal

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder