30 Nisan 2013 Salı

KUĞU İLE BİR KARŞILAŞMA


KUĞU İLE BİR KARŞILAŞMA

Simin Uysal

Bugün belirli bir konu üzerinde düşünürken, hiç beklenmedik biçimde bir kuğunun muhteşem ve zarif imajıyla karşılaştım.  

Bir yandan Kuğu hakkında neler bildiğimi, Kuğulu Park'ı ve çirkin ördek yavrusu masalını düşünür, bir yandan da sevgili Google’a danışırken (zira rüyalar bize araştırma ödevleri de verirler) bir öyküye rastladım. Çok hoşuma gitti. Çevirisi aşağıda:  

“Küçük Kuğu Rüyazaman’da geleceği arayarak uçuyordu. Gölün serinliğinde bir an için dinlenirken, bir yandan da geleceğe bir giriş noktası arıyordu. Bu an, Küçük Kuğu için bir şaşkınlık anıydı çünkü Rüyazaman’a geçişinin kazara olduğunu biliyordu. Onun yalnız başına ilk uçuşuydu ve Rüyazaman’ın coğrafyası da onu biraz endişelendiriyordu.   

 Küçük Kuğu, Kutsal Dağ’ın tepesine doğru baktığında girdap gibi dönen, o ana dek görmüş olduğu en büyük kara deliği gördü.  Yusufçuk yanından uçarak geçerken Küçük Kuğu kara delik  hakkında sorular sormak için onu durdurdu. Yusufçuk Kuğu’ya “Bu, hayal gücünün diğer düzeylerine bir geçiş kapısıdır” dedi. “Ben pek çok aydan beri illüzyonun koruyucusuyum. Eğer kara deliğe girmek istersen izin almak ve bunu haketmek zorundasın.” Küçük Kuğu, kara deliğe girmek istediğinden emin değildi. Yusufçuk’a girişi hak etmesi için neyin gerektiğini sordu. Yusufçuk, “Sana sunulan gelecek her ne ise, Yüce Ruh’un planını değiştirmeye çalışmadan, onu kabul etmeye istekli olmalısın” diye cevap verdi. Küçük Kuğu küçük ve çirkin bedenine baktıktan sonra “Kara deliğe karşı koymayacağım. Akışına teslim olacak ve bana gösterilene güveneceğim” dedi. Bu cevap Yusufçuk’u çok memnun etmişti ve gölün illüzyonunu kaldırmak için sihrini yapmaya başladı. Küçük Kuğu, aniden gölün ortasında beliren girdabın içinde kayboldu.

Kuğu birkaç gün sonra yeniden ortaya çıktı ama şimdi zarif, beyaz ve uzun boyunluydu. Yusufçuk şaşırmıştı! “Kuğu, sana neler olmuş böyle!” diye haykırdı. Kuğu gülümsedi ve “Yusufçuk, Yüce Ruh’a teslim olmayı öğrendim ve geleceğin yaşadığı yere götürüldüm. Kutsal Dağın zirvesinde pek çok harikalar gördüm ve kabullenişim ve inancım nedeniyle değiştirildim.  İyilik halini kabul etmeyi öğrendim” dedi.

Yusufçuk, Kuğu adına çok mutlu olmuştu. Kuğu da Yusufçuk’a illüzyonun ötesinde görmüş olduğu pek çok harikaları anlattı. Şifalanmayı ve evrensel güzelliği kabullenişi sayesinde ona Rüyazaman’a giriş hakkı verilmişti.”

Her hayvan ruhu, eşit derecede güce sahip olsa da her birinin bize yardımları ve öğretecekleri dersler aynı olmuyor. İlginç ve heyecan verici bir nokta da, aynı hayvan ruhunun farklı kişilere farklı derslerle ve yardımlarla geliyor olması.  Sizin Kuğu'nuz ile benimki çok farklı konularda rehberlik ve yardıma gelebilir. Her şey kişiye özel. İlk çağrışımlarım bana bir his vermiş olsalar da, Kuğu'nun hangi armağanlarla geldiğini öğrenmek için keşif ruhu, heyecan ve merak içindeyim. Ne de olsa şamanizmdeki sürpriz faktörünü daima hatırlamakta yarar var.

27 Nisan 2013 Cumartesi

Dönüşüm Haberleri Mayıs 2013


Dönüşüm Haberleri Mayıs 2013                   

Sandra Ingerman


Bu Mayıs ayı boyunca dengeye odaklanmamızı istiyorum.

Beden, zihin ve ruhuz. Sıklıkla bedensel duyumlarımızda kaybolur ve bedenden daha fazlası olduğumuzu unuturuz. Diğer yandan da bazen, fiziksel sağlığımızı koruyabilmek için beslenme, egzersiz ve dinlenmeye ihtiyaç duyan bedenlerimizle ilgilenmeyiz.    

Sorunlu düşüncelerimiz, tavırlarımız ve duygularımızın içinde boğulabiliriz. Diğer yandan da spiritüel baypas olarak adlandırılan şeyi yapabilir ve bize spiritüel ve duygusal düzeyde rahatsızlık veren nedenleri görmeyi reddedebiliriz. Bu inkar ve bastırma ise sonuçta sağlık durumumuzu etkiler.  

Bizler ruhuz ve birer bedene ve zihine sahibiz. Bedenimiz, ruhumuz için bir araç ve antik Mısırlıların da inandığı gibi, ruhumuzun tapınağı. Bazen gündelik stres ve sıkıntılara öyle odaklanırız ki ışıldayan ruhumuzu ve ruhumuzun akışını, güzelliğini ve zarafetini deneyimleyemeyiz. Fakat ruhumuz daima oradadır. Bazı durumlarda da yalnızca ruhtan ibaret olduğumuzu, diğer şeylerin önemli olmadığını söyleyerek ihtiyaçlarımızı karşılamayız.

Pek çoğumuz için sarkaç abartılı biçimde salınır. Yaşamlarımızda dengeyi yaratmak için bedenimiz, zihnimiz ve ruhumuzun her birine ilgi göstermeliyiz.

Her düzeyde neler olduğunu teslim ederken beden, duygular veya zihinle  aşırı özdeşleşmemek işin anahtarıdır. Dengeyi yaratan budur.

Yeryüzü için Şifa ve Değişen Zamanlarda Nasıl Büyümeli kitaplarımda Psikosentez adlı terapi dalının yaratıcısı olan Roberto Assagioli’den aldığım “Özdeşleşmeme” adlı bir uygulamayı paylaştım.

Bu egzersizin özünde bir bedenim olduğu ama bir beden olmadığımın farkına varmak var. Duygularım var ama ben duygularım değilim. Bir zihnim var ama ben zihin değilim. Bir varlık, süreklilik ve içsel denge hissine sahip olanım. Ben kimliğin merkezi ve saf bilincim.

Fiziksel, duygusal veya zihinsel olarak olan birşeyle kendimi aşırı biçimde özdeşleştirdiğimi fark ettiğimde kendi kendime yukarıdaki paragrafı tekrar ediyorum. Bu yolla, yaşamakta olduğum güçlükleri teslim ederken aynı zamanda da bunların içinde kaybolmuyorum. Bunların üzerine çıkabiliyor ve daha geniş bir perspektife sahip oluyorum ki bu da beni daima denge durumuna getiriyor.  

Paskalya’dan önceki Cuma sabahı bir rüya gördüm. Rüya çok karmaşıktı ve tüm detaylarını paylaşmayacağım.

İlk başta, Orta Çağ’da bir savaş sahnesindeydim. Savaş çok kanlıydı ve insanlara işkence ediliyordu. Sonra sahne değişti ve spiritüel şifayla ilgili insanların bulunduğu bir konferanstaydım. Şahit olduğum savaş sahnelerinin bir Hollywood filmine ait olduğu anlaşıldı.

Konferansta filmin yıldızlarından bazıları sahneye çıktılar. Hepsi de genç ve sarışındılar, elbiseleri beyazdı ve yüzleri kocaman gülüşlerle parlıyordu. Konferans katılımcıları onlara filmde oynadıkları rollerle ilgili olarak neler hissettiklerini sormaya başladılar. Gerçek bir çarpışmaya değil de film sahnelerine şahit olduğumu farkettiğimde rahatladığımı hissettim. Rüyada bana, tüm yaşamın bir rüya olduğu ve tıpkı oyuncuların bir filmde oynadıkları gibi  rollere büründüğümüz hatırlatılıyordu.

Bu konuda daha önce de yazmış olduğumu biliyorum ama rüya yaşam denen bu filmde hepimizin birer oyuncu olduğu hakkında bir hatırlatmaydı. En zorlu zamanlarda, bize neredeyse işkence ediliyormuş gibi hissettiğimizde bile dünyasal deneyimimiz yoluyla öğrenen ve evrimleşen o parlak ışıklarız.

Kendimizi fiziksel, zihinsel ve duygusal düzeyde olup bitenlerle birazcık daha az özdeşleştirmeyi öğrendiğimiz zaman, geriye çekilebilir ve oynadığımız rolü incelemeye başlayabiliriz. Şimdi yeni bir rol veya yeni bir karakteri oynamanın zamanı olduğu seçimini yapabiliriz. “Bu karakteri çok uzun zamandır oynuyordum ve şimdiyse yeni bir rol edinmenin zamanı” demek seçeneğine sahibiz.   

Yeni bir rol oynamaya hazırlanan bir karakter oyuncusu olarak kendimizi rolümüze çok derinden kaptırıyoruz. Bunun bir rol olduğunu ve değişiklikler yapabileceğimizi unutuyoruz. Bazen kaderimizde öğrenmemiz gerekli olan dersleri öğrenmek için kendimizi rolümüze tamamen kaptırmak zorunda oluruz. İlerleyebilmek için, hangi zamanın artık değişiklik yapma ve yaşamda belki de yeni bir rolü keşfetme zamanı olduğunu bilmek zorundayız.

Mayıs ayında bu konuda derinlemesine düşünmek için zaman ayırabilirsiniz.

Dolunay 24 Mayıs’ta. Haydi karşı karşıya olduğumuz güçlüklerle kendimizi özdeşleştirmeyi bırakalım ve ilahi ışık olduğumuzu ve evrensel bilinç, ışık ve koşulsuz sevgi için araç olduğumuzu hatırlayalım.

Haydi hep birlikte güzel gezegenimizi içinden ve çepeçevre sarmalayan ilahi ışık, sevgi ve sevinç ağını örmeyi sürdürelim.

Dönüşüm Haberlerini okumaya yeni başladıysanız dolunay seremonimizin detayları için lütfen
İnsanlardan Oluşan Bir Işık Ağı Yaratmak” yazısını okuyunuz.

19 Nisan 2013 Cuma

RÜYA GÖRMENİN ÜÇ GENİŞ BANDI


RÜYA GÖRMENİN ÜÇ GENİŞ BANDI

Robert Moss

Çağdaş toplumumuzda, analistler ve rüya “uzmanları” , rüyaları ciddiye aldıklarında onlara genellikle tek bir bakış açısıyla yani çözülmesi gereken semboller dizisi olarak yaklaşırlar.

Rüya yaşantımız semboller bakımından kesinlikle zengindir. Etimolojik olarak, sembol “şeyleri biraraya getiren”dir. Semboller gündelik zihnimiz ile daha derin olan çok boyutlu gerçekliğin işleyişlerini biraraya getirmeye yardımcı olurlar. Sembollere, bizi bildiğimiz az olan şeylerin veya bildiğimizi düşündüklerimizin ötesinde, herşeye dair daha zengin ve derin anlayışa taşımaları için ihtiyacımız vardır.

Yani sembollerle rüya görürüz. Ama sembolik olmaktan çok gerçek olarak alınması gereken rüyalar da deneyimleriz çünkü bizde fiziksel veya bundan daha az “gerçek” olmayan diğer bir düzende oluşmakta veya oluşacak olan olaylara dair açık bir algı sağlarlar. Bunlar, sembolik rüya görme ile karıştırılmaması gereken, rüya görmenin diğer iki geniş bandında gerçekleşirler.  

Bu geniş bantlardan biri rüya görme esnasında doğallıkla işleyen ESP (duyu dışı algılama) ile ilgilidir ve insanoğlunun hayatta kalma kitinin bir parçasıdır. Rüyalarda, sezgisel radarımız uyanık yaşamımızın karmaşasının içindekine göre daha iyi işlev görür; zaman ve mekanda keşfe çıkar ve uzaktaki olaylara göz atarız. Doğunun deyimiyle bunlar “berrak”rüyalardır (her ne kadar uyandığımızda onlardan açık ve tam bilgiyi akılda tutmak için çaba sarfedebiliyor da olsak). Hawaii dilinde ise bunlara “sek” rüyalar adı verilir. Herhangi bir sembolik sisteme gore tercüme edilmeleri gerekmez. Dış dünyada olan veya olacak olanlar hakkındaki bilgilerinin farkına varılması ve eylemde bulunulması gerekir.      

Rüya görmenin üçüncü geniş bandı ise başka bir gerçekliğin deneyimlerini içerir. Aktif rüya görenler için bu, rüya görmenin en zengin hazinesidir. Bilinçli veya bilinçsiz biçimde, büyük bir Sufi filozof olan Ibn Arabi’nin “hayal aleminin arafı [barzakh]” olarak adlandırdığı, duyular alemiyle sonsuzluk aleminin arasında olan yere yolculuk yaparız. Çoklu evrende parallel dünyalar, bardo bölgeleri, uzak galaksiler ve tanrıların, iblislerin ve perilerin kendilerini evlerinde hissettikleri yerler de dahil pek çok maceralar yaşarız.

Yani, bir rüya hakkında düşünürken kendinize rüyayı hangi bantta görmüş olduğunuzu sorun: sembolik, gerçek veya başka bir gerçeklik. Sonra da rüyaların çok katmanlı olduklarını hatırlayın, yani şu ya da bu vakası olmadıklarını. Rüya bu üç düzeyin hepsinde de işliyor olabilir. Örneğin, geleceğe dair bir olayı görürsünüz ve olağan gerçeklikte gerçekleşen olayların içeriği sembol bakımından son derece zengin olabilir. Paralel bir gerçeklikteki insanların arasında geçen bir rüyanız olabilir. Transpersonel figürler oldukları açıktır ve aynı zamanda da benliğinizin farklı yönleri olarak da görülebilirler. Yerde ve gökte, çoklu evrendeki deneyim bolluğunu dar bir kutuya sıkıştırmaya çalışan yaklaşımların düşlediklerinden çok daha fazlası mevcuttur.