27 Nisan 2013 Cumartesi

Dönüşüm Haberleri Mayıs 2013


Dönüşüm Haberleri Mayıs 2013                   

Sandra Ingerman


Bu Mayıs ayı boyunca dengeye odaklanmamızı istiyorum.

Beden, zihin ve ruhuz. Sıklıkla bedensel duyumlarımızda kaybolur ve bedenden daha fazlası olduğumuzu unuturuz. Diğer yandan da bazen, fiziksel sağlığımızı koruyabilmek için beslenme, egzersiz ve dinlenmeye ihtiyaç duyan bedenlerimizle ilgilenmeyiz.    

Sorunlu düşüncelerimiz, tavırlarımız ve duygularımızın içinde boğulabiliriz. Diğer yandan da spiritüel baypas olarak adlandırılan şeyi yapabilir ve bize spiritüel ve duygusal düzeyde rahatsızlık veren nedenleri görmeyi reddedebiliriz. Bu inkar ve bastırma ise sonuçta sağlık durumumuzu etkiler.  

Bizler ruhuz ve birer bedene ve zihine sahibiz. Bedenimiz, ruhumuz için bir araç ve antik Mısırlıların da inandığı gibi, ruhumuzun tapınağı. Bazen gündelik stres ve sıkıntılara öyle odaklanırız ki ışıldayan ruhumuzu ve ruhumuzun akışını, güzelliğini ve zarafetini deneyimleyemeyiz. Fakat ruhumuz daima oradadır. Bazı durumlarda da yalnızca ruhtan ibaret olduğumuzu, diğer şeylerin önemli olmadığını söyleyerek ihtiyaçlarımızı karşılamayız.

Pek çoğumuz için sarkaç abartılı biçimde salınır. Yaşamlarımızda dengeyi yaratmak için bedenimiz, zihnimiz ve ruhumuzun her birine ilgi göstermeliyiz.

Her düzeyde neler olduğunu teslim ederken beden, duygular veya zihinle  aşırı özdeşleşmemek işin anahtarıdır. Dengeyi yaratan budur.

Yeryüzü için Şifa ve Değişen Zamanlarda Nasıl Büyümeli kitaplarımda Psikosentez adlı terapi dalının yaratıcısı olan Roberto Assagioli’den aldığım “Özdeşleşmeme” adlı bir uygulamayı paylaştım.

Bu egzersizin özünde bir bedenim olduğu ama bir beden olmadığımın farkına varmak var. Duygularım var ama ben duygularım değilim. Bir zihnim var ama ben zihin değilim. Bir varlık, süreklilik ve içsel denge hissine sahip olanım. Ben kimliğin merkezi ve saf bilincim.

Fiziksel, duygusal veya zihinsel olarak olan birşeyle kendimi aşırı biçimde özdeşleştirdiğimi fark ettiğimde kendi kendime yukarıdaki paragrafı tekrar ediyorum. Bu yolla, yaşamakta olduğum güçlükleri teslim ederken aynı zamanda da bunların içinde kaybolmuyorum. Bunların üzerine çıkabiliyor ve daha geniş bir perspektife sahip oluyorum ki bu da beni daima denge durumuna getiriyor.  

Paskalya’dan önceki Cuma sabahı bir rüya gördüm. Rüya çok karmaşıktı ve tüm detaylarını paylaşmayacağım.

İlk başta, Orta Çağ’da bir savaş sahnesindeydim. Savaş çok kanlıydı ve insanlara işkence ediliyordu. Sonra sahne değişti ve spiritüel şifayla ilgili insanların bulunduğu bir konferanstaydım. Şahit olduğum savaş sahnelerinin bir Hollywood filmine ait olduğu anlaşıldı.

Konferansta filmin yıldızlarından bazıları sahneye çıktılar. Hepsi de genç ve sarışındılar, elbiseleri beyazdı ve yüzleri kocaman gülüşlerle parlıyordu. Konferans katılımcıları onlara filmde oynadıkları rollerle ilgili olarak neler hissettiklerini sormaya başladılar. Gerçek bir çarpışmaya değil de film sahnelerine şahit olduğumu farkettiğimde rahatladığımı hissettim. Rüyada bana, tüm yaşamın bir rüya olduğu ve tıpkı oyuncuların bir filmde oynadıkları gibi  rollere büründüğümüz hatırlatılıyordu.

Bu konuda daha önce de yazmış olduğumu biliyorum ama rüya yaşam denen bu filmde hepimizin birer oyuncu olduğu hakkında bir hatırlatmaydı. En zorlu zamanlarda, bize neredeyse işkence ediliyormuş gibi hissettiğimizde bile dünyasal deneyimimiz yoluyla öğrenen ve evrimleşen o parlak ışıklarız.

Kendimizi fiziksel, zihinsel ve duygusal düzeyde olup bitenlerle birazcık daha az özdeşleştirmeyi öğrendiğimiz zaman, geriye çekilebilir ve oynadığımız rolü incelemeye başlayabiliriz. Şimdi yeni bir rol veya yeni bir karakteri oynamanın zamanı olduğu seçimini yapabiliriz. “Bu karakteri çok uzun zamandır oynuyordum ve şimdiyse yeni bir rol edinmenin zamanı” demek seçeneğine sahibiz.   

Yeni bir rol oynamaya hazırlanan bir karakter oyuncusu olarak kendimizi rolümüze çok derinden kaptırıyoruz. Bunun bir rol olduğunu ve değişiklikler yapabileceğimizi unutuyoruz. Bazen kaderimizde öğrenmemiz gerekli olan dersleri öğrenmek için kendimizi rolümüze tamamen kaptırmak zorunda oluruz. İlerleyebilmek için, hangi zamanın artık değişiklik yapma ve yaşamda belki de yeni bir rolü keşfetme zamanı olduğunu bilmek zorundayız.

Mayıs ayında bu konuda derinlemesine düşünmek için zaman ayırabilirsiniz.

Dolunay 24 Mayıs’ta. Haydi karşı karşıya olduğumuz güçlüklerle kendimizi özdeşleştirmeyi bırakalım ve ilahi ışık olduğumuzu ve evrensel bilinç, ışık ve koşulsuz sevgi için araç olduğumuzu hatırlayalım.

Haydi hep birlikte güzel gezegenimizi içinden ve çepeçevre sarmalayan ilahi ışık, sevgi ve sevinç ağını örmeyi sürdürelim.

Dönüşüm Haberlerini okumaya yeni başladıysanız dolunay seremonimizin detayları için lütfen
İnsanlardan Oluşan Bir Işık Ağı Yaratmak” yazısını okuyunuz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder