29 Mayıs 2014 Perşembe

Dönüşüm: Kelebek Metodu

Robert Moss

Çeviren: Simin Uysal

“The Boy Who Died and Came Back” kitabından seçki

Pek çok kültürde kelebek ruhun en sevilen simgesidir. Yunanca’da psyche (psişe) sözcüğü hem “ruh” hem de “kelebek” anlamına gelir.  Kelebeğin döngüsü dönüşüme açık bir yaşamın modelidir.

Kelebek kanatlarına sahip olmak için tekrar tekrar dönüşmeniz gerekir. Eski kimliğinizin dağılmasına izin vermeniz gerekir.  Eski sizin, hala eskiden kim olduğunuza tutunan direncini aşması için imajinal hücrelerinizi kullanmanız gerekir. Dört farklı yaşam formundan geçeceksiniz. Her değişiminizde, eski benliğinizi tanıyanlar artık sizi tanıyamayabilirler çünkü radikal hatta anlaşılmaz derecede farklı olacaksınız.   

Kelebeğin döngüsü bir yaprağa yapışmış bir yumurtayla başlar. Yumurtadan, ulaşabildiği tüm yeşilliği yemeye çalışan çok aç bir tırtıl çıkar. Tırtıl sonunda yemeyi bırakır ve başka bir yaprağın altına ya da ağacın kabuğuna yerleşir.  Kalın bir kabuk, bir koza oluşturur. Kozanın içinde, huzursuz bir pelteye, birbiriyle durmadan çekişen öğelerin olduğu bir güvece dönüşür.  
Kozanın içinde, simyacının imbiğinde olduğu gibi, tırtıl yeni hücreler üretir. Bilim bunları imajinal hücreler olarak adlandırır. Bunlar tırtılın içinde daha önce aktif olan herşeyden farklıdır. O denli farklıdır ki, tırtılın bağışıklık sistemi onları yok edilmesi gerekli düşmanlar olarak algılar.  Öldürücü hücrelerin işi, dönüşüme direnmek ve bu yaşam formunun yeşile aç bir tırtıl olan eski kimliğini savunmaktır.  

Yeterince imajinal hücre öldürücü saldırıdan kurtulur ve dost topluluklar oluştururlar. Birbirleriyle rezonans oluştururlar. Birbirlerine aynı frekans bandından ulaştıkları sosyal bir ağları vardır.  Bir araya toplanırlar ve kısa zamanda imajinal hareket o kadar güçlenir ki bağışıklık sisteminin polisleri ve ölüm timleri çaresiz kalır.  Bu devrim, aktif imajinal topluluğun sihri olmaksızın hayal bile edilemeyecek bir yaşam formu üretir. Bu, kozasından parlak renkli kanatlarıyla fırlamaya ve ışıkta parlamaya hazır olan kelebektir.

Biyologların değişim hücrelerine verdikleri ad  olan “imajinal”ı seviyorum.  Şairler, mistikler ve şamanlarca bilinen gerçek imajinasyon alemi olan Imajinal Alemi çağrıştırıyor.
Tırtıl halinin savunucuları ile dönüşüm aktörlerinin kozanın içindeki mücadelesi sırasında kendimizi peltemiz çıkıncaya dek dövülmüş, tutunabileceğimiz herhangi birşeye tepetaklak asılmış halde bulabilsek de, çok çok daha fazlası haline gelebilecek kadere ve olasılığa sahibiz.  
Kelebek olmak istiyorsan tırtıl olarak kalamazsın. Eski bağları ve beklentileri bırakmak ve yeni kimliğin belirirken eski kimliğinin dağılıp gitmesine izin vermek zorundasın. Ve yeni biçiminin büyümesi ve kanatlanmaya tümüyle hazır olması için zaman tanımak zorundasın. Kelebeği aceleye getirme.

Zorba’nın yazarı Kazancakis’in otobiyografisinde bununla ilgili harika bir ders veren öykü vardır.  Zeytin ağacının kabuğunda bir koza bulur. Kelebeğin çıkmakta olduğunu görür. Bir süre seyreder ama sonra sabırsızlanır.  Nefesinin sıcaklığı ile kelebek daha çabuk çıkabilsin niyetiyle kozaya üfler. Kelebeğin kozadan çıkmasıyla sevinir. Fakat kozadan zamanından önce çıkarılmıştır. Kanatları buruşuk ve kullanılmaz durumdadır. Kanatların, acelecilik hastalığı olan bir adamın nefesine değil güneş ısısına ihtiyacı vardır. Kelebek Kazancakis’in elinde ölür. Yaşamının sonlarına doğru şunları yazmıştır: “O küçük beden vicdanımdaki en büyük yüktür.”

Kelebeği aceleye getirmeyin ve ölümünü de zamanından önce ilan etmeyin. Bunu California’da Esalen Enstitüsü’nde ders vermeye başladığımda öğrendim. Soğuk bir Kasım sabahı Big House’dan vadiye doğru yürürken bir ayağım havada kaldı çünkü kanatları kapalı, hareketsiz yatan bir kral kelebeğini tam zamanında fark etmiştim. Güneş ışınları ortaya çıkıp da bedenini ısıtmaya ve kanatlarını kurutmaya başladığında, kelebek hareketlendi ve bahçelere doğru uçmaya başladı.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder