2 Temmuz 2015 Perşembe

Dönüşüm Haberleri Temmuz 2015

Sandra Ingerman

İskoçya’daki harika bir maceradan yeni döndüm. Yönettiğim eğitim, çalıştığım muhteşem grup ve bulunmuş olduğum yerce beslenmiş hissediyorum.  

Toplulukla çalışmak bizi besler. Bir grupla fiziksel olarak birarada ya da telekonferans yoluyla sanal olarak çalışmanın bana esin ve umut verdiğini ve beslediğini hissediyorum.

Eşim Woods bana savaştan dönenlerle ilgili okuduğu bir makaleden bahsetti.  Bazıları için geri dönüş deneyiminin en zor bölümü ve travma sonrası streslerini besleyen şey son derece derin bağlar kurdukları diğer askerlerden oluşan topluluktan ayrılmış olmak.  İçinde bulundukları toplululuğun derinliğinden sonra izole edilmiş hissettikleri bir yere dönmek derin duygusal sorunlara yol açıyor.

Günümüzde dünyada olup bitenler bizi topluluk yaratmaya sevkediyor. Bir felaket sonucunda yıkılan ev ve iş yerlerinin yeniden yapımına yardım edenler, bir araya gelen yerel topluluklar. Zor zamanları atlatmak için birbirlerine yardım edebilecek olanlar, yerel topluluklarda bir araya gelen insanlardır.  

Elbette ele almamız gereken konu, topluluk olarak bir araya gelip derin bağlar yaratmak için  neden bir felaketin meydana gelmesini beklediğimiz. Topluluk içinde her düzeyde birbirimizi beslemen zamanı geldi. Yıllardır sizleri, uyguladığınız spritüel çalışmanın bir bölümünü yerel topluluklarınızla paylaşmanız için teşvik ettim. Çünkü birlikte yaptığımız spritüel çalışma farklı dini inançların ötesinde. Çalıştığımız spritüel uygulamalar, sözcükler ve kavramların ötesinde tüm insanların kalbine ve ruhuna dokunan uygulamalar.


İskoçya’dayken bu ayın yazısında paylaşmak istediğim birkaç konuyu düşünmek için zamanım oldu. Bildiğiniz gibi, odaklanmış kalmamız için hepimizi sürekli cesaretlendiriyorum. Odak, öğrettiğim çalışmanın temel ilkelerinden biri. Fakat hayattaki her şeyde olduğu gibi çalıştığımız her uygulama ve ilkede de dengenin sağlanması gerekiyor.

Eşim Woods ile birlikte Britanya’nın en yüksek dağı olan Ben Nevis’te yürüyüş yapıyorduk. İskoçya’da bulunduğumuz hemen her gün yağışlı ve soğuktu. Yağmuru ve soğuğu sevdiğim için böyle bir hava beni çok heyecanlandırmıştı.  Yürüyüş yaptığımız gün hava açık ve güneşli günlerden biriydi ve yürüyüş yapmak için benim için bile kusursuz bir gündü.   

Ben Nevis’in patikalarından birini hedef gözetmeden tırmanıyorduk. Ben Nevis, dağcılık açısından popüler noktalardan biri. Ve biz oradayken zirvede kar ve buz olması nedeniyle tırmanmanın da zor olduğu zamanlardan biriydi. Patikadaki yavaş yürüyüş sırasında zirveden aşağı inen grupları görebildik. Bazıları aşağı ışıl ışıl gülümsemelerle ve neşeli adımlarla iniyordu. Fakat gördüğümüz insanların çoğu gerçekten perişandı. Evet, zirveye ulaşmışlardı ama yolculuktan keyif almamışlardı.

Odaklanma üzerine düşünmeye başladım. Çünkü hayat yolunda yürürken ve spritüel çalışmamızı sürdürürken odağımızı korumamız gerekli. Fakat nihai bir hedefe odaklanmak tükenmişlik duygusu getirdiği ve yaşama sevincini alıp götürdüğünde, bir dengesizlik oluşur. Ve ne zaman dengesizlik olsa bir tür hastalık oluşur.  

Bu aynı zamanda ruhsal yolculuğumuzu sürdürme biçimimiz için de geçerli olabilir. Çünkü başarılı bir spritüel uygulama için temel ilkelerden biri odağını sürdürmektir. Fakat dişlerinizi sıkıyorsanız ve yolculuğu zorluyorsanız o zaman geriye doğru bir adım atmanın ve gözden geçirmenin zamanı gelmiş demektir.  

Çünkü odağımızı korumak ve rahat bir tavra sahip olmak arasında dengeyi bulmak zorundayız. Bu hepimiz için önemli.

Bu Temmuz ayı boyunca biraz zaman ayırarak, spritüel çalışmanızda “çok fala” çabaladığınız yerleri düşünün ve kendinizi bir amaca ulaşmak için zorlamadan nereye odaklanmanız gerektiğine bakın.  


Bunların yanında kendi işimin odağının ne olduğunu hissettiğim  hakkında derinlemesine düşünmek için zamanım da oldu. Ve Soul Retrieval: Mending the Fragmented Self (Kayıp Ruhları Geri Döndürmek: Parçalanmış Benliği Onarmak) adlı kitabımdan sonra yazdığım tüm kitaplar ve oluşturduğum CD programları ile insanlara spritüel bakımdan kendine yeterliliği öğrettiğimi fark ettim.

Pek çoğumuz başka birinin bizim için “işi “ yapmasını istiyoruz. Fakat gerçekte kendi spritüel uygulamanızın gücüne güvendiğinizde büyür ve yaşamayı dilediğiniz hayatı yaratmayı öğrenirsiniz.

Spritüel bakımdan kendine yeterliliğin bu değişim zamanında hepimizin büyümesine yardımcı olacak bir şey olduğunu güçlü biçimde hissediyorum.  

Kendi spritüel uygulamanıza, içsel bilgeliğinize ve kendi yardımcı ruhlarınızın yardımına ne kadar güvendiğinizi derinlemesine düşünmek için de biraz zaman ayırabilirsiniz.

Evet, hepimizin kimi zaman diğerlerinin yardımını istememiz gerekiyor. Ama yaşamda büyümenin ve gelişmenin anahtarı kendi spritüel çalışma ve rehberliğimize güvenmektir.  


Dolunay Temmuz’un 2 si ve 31 inde. Haydi birbirini sevgi ve destekle kucaklayan sanal bir topluluk olarak bir araya gelelim.  Gündelik düşünce ve kaygılarınızdan uzaklaşmak için gereken hazırlık çalışmanızı yapın.  İçimizdeki yıldız ışığına, gün ışığına, ilahi ışığa yolculuk yapalım ve ışıyalım. Kolektif ışığımızın huzmeleri gezegeni ve tüm yaşamı sevgiyle kucaklasın.  


Eğer Dönüşüm Haberlerini okumaya yeni başladıysanız, dolunay seremonimizin yönergeleri için lütfen anasaydadan “İnsanlardan Oluan bir Işık Ağı Yaratmak” yazısını okuyun.

Avusturya’da yaşayan Eva’dan bize esin verecek bir öykü (Eva harika bir Şamanizm ve Yeryüzü için Şifa öğretmenidir):

“Yeryüzü için Şifa çalışması hayatımı nasıl değiştirdi:

İlk Medicine for the Earth (Yeryüzü için Şifa) atölye çalışmasına katıldığım sırada yaşamımda hala bir umutsuzluk ve kafa karışıklığı dönemi içindeydim. Çocuğum bir kalp ameliyatı geçirmişti ve çok acı çekmişti, iki kere işimi kaybetmiştim ve pek çok ilişkim de sona ermişti. Hayatımda bir yön, yardım, şifa, umut ve anlam bulmaya çalışıyordum. Eski dağılmış yaşamımda dogmatik ve deneysel bir bilim insanı, entellektüel bir kişi ve ölçümlere önem veren psikologdum ama öğrenmiş olduğum hiçbir şey bana yardımcı olmuyordu. Pek çok tuhaf rastlantı beni “çılgınca şeyleri” aramaya itti ve kendimi şamanizmin içinde, Sandra’nın kitaplarını okurken, Sandra’nın atölye çalışmalarına katılırken ve sonunda yaşadığım yer olan Salzburg’un yakınında Sandra’nın Medicine for the Earth (Yeryüzü için şifa) atölye çalışmasında buldum.  

Su seremonisini yaptık ve amonyum hidroksit ekleyerek pH değerini 11.5’e getirdiğimiz suyun karşısında transfigüre olduk.  Transfigüre olduk ve suyun pH değeri 10.5’e indi. Ve sonra grup (yaklaşık 70 kişilik bir çember) yeniden yapıp yapamayacağımızı sordu. Ve yeniden yaptık. Ve pH değeri neredeyse normale döndü. Gözyaşlarımı tutamadım ve o anı hayatım boyunca unutmayacağım. Son derece fiziksel biçimde bir mucize gerçekleşmişti ve ben de bunun bir parçasıydım.  Aynı anda hem kişisel hem de küresel sıkıntı dönemlerinde kaybetmemeye çalıştığım, çocukluğuma, gençliğime ve sonrasına ait tüm umutlar yerine gelmişti.  Bir mucizenin parçasıydım ve her şey ŞİMDİ gözlerimin önünde kendi şehrimin suyuyla ve çok uzaklardan imkansızın yaratımla olan bağlantı, içimizdeki ışık, paylaştığımız ışık ile mümkün olabileceğini bana kanıtlamak ve öğretmek için gelen bir öğretmenle  gerçekleşmişti. O anda, tüm kalbimle bir Yeryüzü için Şifa öğretmeni olmayı istedim çünkü bu bilgeliğin dünyayı değiştirdiğini biliyordum.

O an bir kadın, bir anne, bir bilim insanı, bir siyasi ve sosyal çalışan olarak da kökten bir değişim yaşadım. Sonuçta, bu deneyim bir daha asla pes etmeyeceğim, umudumu kaybetmeyeceğim ve ister çevresel, ister siyasal, sosyal ya da kişisel yönlerden mümkün olarak tanımladığım şeylere sınır koyamayacağım anlamına geliyordu. Karanlıkta bile daima ışığı bulacağımı ve bunu diğerleriyle paylaşmayı umut ediyorum. Topluluğumda daima yararlı olacağımı ve diğerlerine esin olmayı umut ediyorum. Güzel kızım için daima mutlu bir anne ve torunlarım için iyi bir ata olmayı umut ediyorum.    

O sudan bir yudum içip içemeyeceğimi sordum. Böylece bu anı hücrelerimde yaşam boyu taşıyabilecektim ama çılgınca olsa da kendimden şüphe duydum, belki de yarın şüphelerimle mucizeyi mahvedecek nedenler bulacaktım. Birkaç dakika öncesine dek 11.5 olan pH düzeyiyle halıda bir delik açabilecek olan suya parmağımı sokmak için izin aldım ve bir damlasına ağzıma götürdüm. Tadı temizlik maddesini andırıyor olsa bile beni yakmadı.  
Birkaç yıldan bu yana Yeryüzü için şifa öğretmeniyim ve öğrenme sürecim asla sonlanmıyor. Spritüelliği “kanıtlamak” için zehir kullanmayı bıraktım ama hala transfigürasyon seremonisinden önce ve sonra sudaki bazı parametreleri “ölçmek” için hala akvaryum şeritleri kullanıyorum. Öğrencilerim bilimsel yanımı tamamen rafa kaldıramayacağımı biliyorlar ve çoğu da halime gülüyor. Yine de sıklıkla, hatta hemen her seferinde farklı parametrelerdeki değişimleri gözlemliyoruz.

Odadaki su örneği değişiyor ve benim gizlediğim örnek değişmiyordu. Bir gün okyanus ötesi bitki deneyi hakkında düşündüm ve bitkinin okyanus ötesi transfigürasyon deneyine nasıl tepki verdiğini ve benim garaja sakladığım su örneğinin tepki vermemesinin ne denli tuhaf olduğunu sorguladım. (Sandra’nın notu: Eva’nın anlattığını anlamak için ana sayfadan GDV kamera sonuçları altında “uzaktan bitki deneyi sonuçlarına” bakınız)


Bu düşüncelerimi çemberdekilerle paylaştım ve…o andan itibaren dışarıda sakladığım su örneği değişti ama daha da kötüsü oldu ve içerideki su örneğinde değişim olmadı. Gruplarımdakiler, su ile birleşmeyi öğretirken aynı anda onu anlama girişimlerimle gitgide daha çok eğlenmeye başladı. Hala “ölçüm” yapıyorum ve bunu yalnızca eğlenmek için yapıyorum çünkü su ruhunun benimle derslerde nasıl oynadığını görmek beni heyecanlandırıyor. Ganj nehri, Atitlan gölü, Rio Grande ve diğer yerlerden getirdiğim su örnekleri için dua ediyoruz ve sonra onları geldikleri yere geri götürebilecek birini bulduğumuzda geri gönderiyoruz. Biliyoruz ki, burada yaşadığımız Avrupa’nın kalbindeki küçük ülkenin bir bölgesindeki bizlerin çemberindeki dualar tüm yaşama hizmet etmek için katkıda bulunabilir. Hala attığım her adımı ve aldığım her nefesi,  17 yıl önceki başlangıçta konulan tüm tıbbi tanıların aksine hala sağlıklı ve bilge olan çocuğuma adamayı sürdürüyorum.  Ne zaman suya dokunsam ya da su içsem, bana öğrettiği mucizeleri hatırlayarak bilinçli ve şükür içinde olmaya çalışıyorum.” 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder