2 Ocak 2014 Perşembe

HİTİT KRALİÇESİ PUDUHEPA'NIN BİR RÜYASI

Simin Uysal

Hititlerin başkenti Hattuşa'da yapılan kazılarda pek çok kil tablet bulunduğunu bilmeyen yoktur. İçlerinde pek çok devlet belgesi, kanun, Kadeş de dahil anlaşmalar, ticaret kayıtları bulunmuştur. Fakat benim için en ilginç olanı rüya kayıtları. 

Konu hakkında en kapsamlı çalışmayı Alice Mouton, Rêves hittites: Contribution à une histoire et une anthropologie du rêve en Anatolie ancienne (Hitit Rüyaları: Antik Anadolu'da Rüyaların Tarihi ve Antropolojisi) adlı kitabında yapmış. Haberci rüyalara (Tanrıların rüya görene doğrudan seslendiği/göründüğü olanlar da dahil) ve kabuslara büyük bir bölüm ayırmış.   

Aynen bugün Aktif Rüya çalışmalarında uyguladığımız tekniklerin bazılarının Hititler tarafından da uygulandığını öğrenmek çok hoşuma gitti. Hititler'de, Bergama'nın ünlü şifa merkezi Asklepion'da da uygulandığı gibi şifa için rüya inkübasyonu (istihare) uygulaması, hem kraliyet ailesinde hem de halk arasında,  çok yaygın. Aktif Rüya görenlerin yaptığı gibi rüyada gördükleri tatsız ya da kötü bir durumun gerçekleşmesini engellemek ya da güzel bir olayın gerçekleşmesini sağlamak için eylemde bulunuyorlar. Ve III Hattuşili'nin rüyasının kaydında Hattuşili ve müttefiklerinin aynı rüyayı görmeleri gibi, rüyaların kişisel olabildiği gibi aynı zamanda da son derece sosyal olduğunu biliyorlar. İşaretlere de büyük önem veriyorlar. 

Ayrıca, rüya gören üzerinde büyük duygusal etki yaratan rüyalara özellikle önem vermişler. Bunların içinde en önemlileri Kraliçe Puduhepa'nın rüyaları. 

Milattan önce 13. yüzyıl ortalarında bir gece, Hitit Kraliçesi Puduhepa pek çok rüyasından birini görür. Rüyasında sarayındadır ve ona "evinde" neler olup bittiğini ona göstereceğini söyleyen prense benzer biri ile beraberdir. 

"Beni bir yere götürdü. Burada derin erzak depoları vardı ama bunlar daha önceden boşaltılmış gibiydi. İçlerinde bozulmuş peynirler, bozulmuş incir ve kuru üzümlerin olduğu sandıklar etrafa yayılmıştı. Sonra Prens dedi ki: "Bak, erzak depolarını zaten boşalttılar. Etrafı temizlemeleri lazım!" Bunun üzerine etrafı süpürüp temizlediler. " 

Kraliçe'nin bu rahatsız edici rüyası (büyük ihtimal yoğun duygularla uyandığı için), adet olduğu üzere, saraydaki katiplerce kaydedilmiş.  

Kraliçe'nin bu rüyayı görmesinin üzerinden 75 yıl geçmeden, MÖ 1180 civarında, Hitit Krallığı'nın yıkıldığını ve yönetici sınıfın başkent Hattuşa'yı boşalttıklarını biliyoruz. Erzak depolarını, silolarını, ofislerini boşalttılar, gereksiz gördükleri her şeyi geride bırakarak gittiler.

Hitit uzmanı değilim ama okuduklarımdan anladığım kadarıyla, Hitit Krallığı'nın yıkılması ile ilgili yaygın görüşlerden biri buna dışarıdan bir gücün değil, kendi aralarındaki iktidar savaşlarının neden olduğu. 

Kraliçe Puduhepa'nın rüyasına baktığımda, eğer bu benim rüyam olsaydı, bunun olası geleceğe dair bir rüya olabileceğinin yanısıra, yaşadığım dönemde sarayımın, yani evimin içindeki "çürümüşlüğe" dikkatimi çekerdi diyorum kendime. 

Puduhepa'dan yaklaşık 3200 yıl sonra, aynı topraklarda uyanan ben de rüyalarımı yalnızca kaydetmekle kalmıyor, hem onlarla hem de işaretlerle aktif olarak çalışıyorum.      

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder